Bakanlar Kurulu tarafından imzalanarak yürürlüğe giren KHK/655 sayılı kanun hükmünde kararname ile, 1 Kasım 2011 tarihinden itibaren denizcilik hizmetleri de sonunda ulaştırma olarak değerlendirilmiş ve Ulaştırma Bakanlığının yetki ve sorumluluk alanına alınmıştır. Yeni bakanlığın adının Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı olması hala denizciliğin ulaştırma kapsamı içinde tam olarak düşünülmediğini ortaya koymaktadır. Kanımca, ülkemizde lojistiğin gelişmesi için deniz, kara, demiryolu, ve hava ulaştırmasından tek bakanlığın sorumlu olması iyi bir gelişme ama yeterli değil.
Lojistiğin temel operasyonlarından biri olan depolama hizmetleri hala bir bakanlığın sorumluluğu içine alınmamıştır. Tedarik zinciri sürecinin en önemli, hatta en masraflı ve denetime ihtiyaç duyulan bölümü, depolama hizmetleri sahipsiz kalmıştır. Gönül, bir gün bu bakanlığımızın adının Lojistik ve İletişim Bakanlığı haline dönmesini böylece boru hattı dahil tüm taşıma modlarının, bu modların birleştirilmesi olan intermodal çalışmasının, taşımanın tip değiştirdiği depolama hizmetlerinin, büyük ölçekli lojistik köylerin ( ihtisas Lojistik Organize Sanayi Bölgelerinin değil ), süreç yönetimi hakkında bilgi transferinin ( haberleşme değil iletişim ) de aynı bünye içinde planlanmasını bekliyor. Böylece TCDD tarafından kurulmakta olan ve eski adıyla Ulaştırma Bakanlığımızın yetki alanında olan, yine eski adıyla “TCDD lojistik köyü”, yeni adıyla “Demiryolu Yük Aktarma Merkezlerinin” ( Intermodal Terminal) ile; bir çok ilimizde projelerinin başladığı “Lojistik Köylerin” ( yeni adıyla İhtisas Lojistik Organize Sanayi Bölgelerinin ) aynı işlevi görecek olmasına karşılık, başka bakanlıklarımızın yetki alanında olmasının karmaşası da önlenmiş olacaktır.
Tarihin en eski işi olan taşımacılık ve depolama hizmetlerinin birleştiği ve birlikte yönetildiği lojistik, artık bürokrasimizin de ilgi alanına girmeli; sadece farklı bakanlıklara bağlı, farklı genel müdürlüklerde kurulmuş olan müdürlüklerin isimlerinin başında kalmamalıdır. Türkiye’nin geleceği ülkemizin Doğu ile Batı’yı Kuzey ile Güney2i birleştiren coğrafi noktada olmasının avantajını kullanmasına bağlıdır. Tarihte üzerinden geçen kervanlara verilen güvenlik dahil konaklama, hizmetlerin geliriyle yaşayan Anadolu; tekrar üzerinden geçecek taşıma koridorlarında verilen hizmetlerin gelirine kavuşmalıdır. Bu da ancak ülkemizde son 8 yıldır konuştuğumuz “Türkiye Lojistik Üs Olacaktır” vizyonu ile gerçekleşecektir.
2023 yılı hedeflerimiz, ülkemizde GSMH’nın üç kat aratacağını, lojistik potansiyelinin buna bağlı olarak üç kat büyüyeceğini, karayolu yük taşıma araçlarımızın kamyondan TIR’a dönüşmek de dahil sayısının ikiye katlanacağını, demiryollarımızın iki kat uzaması ile demiryolu taşımamızın dört kat artacağını, deniz taşımasının kritik ucu olan liman kapasitelerimizin dört kat büyümesi gerektiğini, şehirlerde milyonlarca metre kara yeni depolar yapmamız gerekeceğini göstermektedir. Taşımacılık alt yapısının da gelecek 12 yılda 400 Milyar dolardan daha fazla yatırım ihtiyacı olacağını da unutmayalım.
Bu hedefe ulaşmak için tüm lojistik ile ilgili hizmetlerimizin dağınıklıktan kurtulması, tek merkezden planlanması, doğru yatırımların planlarla desteklenmesi, yatırımlar arasındaki senkronizasyonun sağlanması, kaynaklarımızın doğru, planlı ve her şeyden önemli doğru kullanılması şarttır. Bu sorumluluğun sadece ülkemizi değil, komşularımız ve ticari ilişkimiz olan tüm ülkeleri kapsayacağı da önemli bir başlıktır. Başarımız için gereken şey ayaklarımızı yerden kaldırmak, yukarıdan bakmak ve yükseklerden daha uzağı görebilmek olacaktır.
Atilla YILDIZTEKİN