Gerek tabiatta, gerek ekonomide her şey küçükbaşlar ve zaman içinde büyür. Şehirlerimizde henüz organize sanayi bölgelerimiz yokken küçük sanayi sitelerimiz vardı. Şehir içinde yayılmış küçük üretim tesislerine sahiptik. Ülkede potansiyeli yaratan özellikle Konya, Kayseri, Gaziantep, Bursa gibi illerimizdeki birkaç büyük sanayi ve etrafında küçük sanayilerdi. Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun uygulanması ile küçük sanayi kuruluşları bu alanlarda yatırıma başladılar ve zaman içinde tesislerini büyüttüler. Limanlarımız bile kıyılarımızdaki küçük sanayi kuruluşlarının iskeleleri olarak faaliyete başladı ve şimdi büyük liman komplekslerine dönüşmekte. Demiryollarımız da küçük ölçekli iş yerlerine yanından geçtikleri halde bağlantı yapamadılar; ta ki hammadde temini karayolundan deniz yoluna, oradan da demiryoluna aktarılmaya başlayıncaya kadar. Ölçekler büyüyünceye kadar.
Tüketime de bakkallarda, küçük marketlerde başladık. Bölgelerde bayi, distribütör yapılanmaları yarattık. Küçük depoları, küçük bölgesel araç filoları ile bölgesel lojistik şirketleri oluştu. Büyüme, marketleri zincir mağazalara, süper marketlere, AVM lere çevirdi. Önce büyük 2-3 büyük şehrimizde yapılandılar şimdi Anadolu şehirlerinde yeni tesisler açılıyor. Açılan her tesis bölgelerdeki küçük lojistik şirketleri yani bayileri distribütörleri devreden çıkartıyor kargo şirketleri ve aynı grup içinde çalışan lojistik şirketler büyüyor.
Bütün bu çalışmalar bir master plan çerçevesinde yapılmadı, yapılamazdı. Kimse bundan 20 sene önce geleceğe baktığında bu günleri göremezdi. Bu gün de gelecek 20 seneye baktığımızda karşılaşacağımız yapıyı gözümüzde canlandıramıyoruz. Görebildiğimiz doğru yanlış gelecek 10 sene sadece.
Ulusal Lojistik Master Planı çalışması planlanıyor. İlk gününden beri yapılması gereken çalışmanın sadece strateji belirleme çalışması olabileceğini ancak bunun bütün ülkenin lojistiğini planlayan bir master plan çalışması olabilmesinin mümkün olmadığını savunuyorum. Üretim master planının, tüketim master planının, dış ticaret master planının, hatta yapılmaya çalışılan ancak yapılamayan ulaştırma master planının olmadığı, daha hangi şehrimizde kaç m2 lik depomuzun olduğunu ölçemediğimiz, depo yapacak arazilerimizi belirlemediğimiz, lojistiğin henüz bir sektör olarak tanınmadığı, kurumsallaşmadığı bir ortamda yapılacak olan master plan rafta beklemeye mahkum olacaktır. Buna karşılık yapılmakta olan strateji planları da her sektör için yapılmalı ve paylaşılmalıdır.
Bölgelerde ise yapılması gereken, organize sanayi bölgeleri gibi, organize lojistik bölgeleri kurulmasıdır. Dağınık, küçük ölçekli, şehir trafiğini olumsuz etkileyen verimsiz çalışan depocuklardan kurtulup, şehrin sanayisine, limanına, demiryollarına yakın, ana arterler üzerinde, tercihen şehirlerin gelecek 20 yıllık büyüme alanları dışında lojistik bölgeler yaratılmalıdır. Bu alanların sadece imar planında lojistik olarak lekelenmesi yeterli değildir. Aynı yerde çalışmanın getireceği avantajı da bir kümeleşme kavramı altında paylaşmak gerekmektedir. Bunlara devlet desteği olursa lojistik merkez, özel sektörün projesi ise lojistik üs adını vermekteyiz.
Ülkenin geleceğini kurmak istiyorsak, şehirlerimizi yaşanır alanlar halinde görmek istiyorsak her şehirde, her büyük ilçede lojistiği bir araya getiren yapılar oluşturmak zorundayız. Büyüğü yapacak diye beklemektense küçüğü başlatıp büyümesine fırsat vermeyi daha doğru buluyorum. Yoksa gelecekte master planlamasını yapacak lojistik kalmayacak ülkemizde.
Atilla YILDIZTEKİN