20.yüzyılın ikinci yarısı firmaların önce üretim sorunlarını çözüp, üretmek, daha sonra ürettiklerini sattıkları bir dönemin başlangıcıydı. Üretim kapasitelerinin arttırılması küreselleşmenin yayılmasına neden oldu. 1960’lı yıllardan itibaren Kuzey Avrupa’da büyük ölçekli üretimin planlanması, üretim için gereken ürünlerin siparişe bağlanması, stokların minimize edilmesi, sistemler devreye girdi ve bu sisteme MRP ( malzeme ihtiyaç planlaması ) adını verdik.
Üretim için ürün ağacının ihtiyacı olan malzemelerin dışındaki malzemelerin , ihtiyaç duyulan anda temini, üretimin verimliliğinin arttırılması gibi sistemleri de daha sonra MRP II siteminde kullandık.
20 Yüzyılın son çeyreğinde de üretim için gereken işgücünün, finansmanın, satışın, tedarik ve satın almanın, makinaların, planlamanın kapsam içine alındığı ERP ( Kurumsal Kaynak Planlama ) sistemlerini kullanmaya başladık. ERP içinde tüm departmanların aynı bütçe ve iş planı altında yönetilmesi amaçlandı. İşletmeler ortak ve tek girişli verilerle yönetildi. Günümüzde ERP’ler sadece üretim için değil tüm ticari, servis ve hizmet kurumlarında kullanılabilmektedir.
MRP, MRPII, ERP geçiş sürecinde tedarik zinciri, tüm kitaplarımızda yazdığı gibi giriş lojistiği, değer yaratma, çıkış lojistiği üçlemesi olarak tanımlandı. Bunun diğer adı da satın alma, üretim, satış üçlemesidir. Kimi tanımlarda tedarik planlama, üretim planlama ve talep planlama olarak da belirtilmekte.
Günümüzde tedarik zinciri sadece bir işletmenin giriş çıkış fonksiyonları değil üretilen ürün için; hammaddesinden son tüketim noktasına kadar olan süreç olarak tanımlanmaktadır. Tedarik zinciri yönetimi ise CSCMP ( Tedarik zinciri yöneticileri konseyi) tarafından ” Tedarik zinciri yönetimi, bütün olarak tedarik zincirinin ve birim şirketlerin, uzun dönem performanslarının arttırılması amacıyla, bir kurum içindeki iş kolları arasında, bilinen iş fonksiyonlarının ve aralarındaki uygulamaların sistematik ve stratejik koordinasyonudur”. şeklinde tanımlanmaktadır.
Artık tedarik zinciri müşteri ilişkileri yönetimi CRM, müşteri hizmet yönetimi CSM, talep yönetimi (Demand Management), sipariş işleme (Order Fullfilment), üretim akış ( Manufacturing Flow), satın alma (Procurement), ürün geliştirme (Product Develepmont), iadeler (Return) sıralaması ile 8 adımda yönetilen bir süreç haline gelmiştir. Bu süreç içinde önce pazarın bilinmesi, segmentasyonu, daha sonra pazara giriş metot ve stratejilerinin belirlenmesi, ardından talebin üretime göre planlanması ve yönlendirilmesi gelmektedir. Oluşan talebin sipariş haline getirilmesi, üretim planına bağlanması, üretim ve üretim için gereken girdilerin satın alınması sıraya girmektedir. Ürünlerin müşteriye iletilmesi lojistik firmalarına dış kaynak olarak verilmektedir. Yeni ürünlerin geliştirilmesi, ürün farklılıklarının yaratılması, iade malzemelerin geri dönüşü de tedarik zinciri içinde ele alınmalıdır.
Artık işlerimizi farklı yapıyoruz. Üretip satış yapmıyoruz. Bildiğimiz, tanıdığımız, sistemini kurduğumuz ve yönlendirebildiğimiz bir pazara, talepleri kadar üretim yaparak veya üretimimiz kadar talep yaratarak hizmet veriyoruz. Bu çağımızın devrimidir. Bizi gelecekte sipariş üzerine, sipariş anında, hatta teslim anında üretime götürecek olan bir çağın başlangıcını yaşıyoruz. Kendimizi önce talebi yaratmaya, talebi üretimimiz kadar tutmaya, üretimimizi anında temin edilen malzemelerle üretmeye, ürettiğimizi de hiç bekletmeden tüketiciye ulaştırmaya götürecek bir çalışmaya alıştırmalıyız. Zor değil kolay bir sistem, ama ne yaptığınızı ve ne yapacağınızı bilirseniz başarılı olabilirsiniz.
Atilla YILDIZTEKİN