Ara sıra ihracatçı dostlarımızla sohbet ederken, değişik kültürlerden alıcılar için, övgü dolu olduğu kadar eleştiri yüklü yorumlar duyuyoruz.
Hem övgüler, hem de eleştiriler, iş yapma tarzları ile ilgili olduğu kadar, müşterilerin görüşmelere yaklaşımları ve görüşme süreçleri içerisindeki tutumları ile de ilgili oluyor. Kuşkusuz aynı yorumları kendi kültürümüzün insanları için de yapabiliriz. Çünkü kardeşlerin bile birbirlerine benzemediği gerçeği, karşımızda her zaman durmaktadır. Hâl böyle iken, farklı kültürlerin insanlarının, birbirlerinden değişik ve hatta birbirlerine hiç uymayan davranışlar sergilemeleri doğaldır.
Uluslararası ticaret erbabının önündeki güçlüklerin belki de en önemlilerinden biri, değişik kültürlerden kişilere muhatap olmak ve onları anlamaya çalışmaktır.
“Anlamaya çalışmaya mecbur muyuz” diye sormuştu, ihracatçı dostlarımızdan birisi.
Kuşkusuz böyle bir mecburiyetimiz yok. Amma işini usulüne uygun yapmak isteyenlerin, işlerini daha kolay yürütebilmesi ve menfaatlerini daha kolay kollayabilmesi için gereklidir. Yaşanmış bazı örnekler vererek, kültür farklılıklarının getirdiği sonuçları daha anlaşılır kılmaya çalışalım.
Almanya’dan ilk defa gelecek olan müşterilerimize, Türkiye koşullarını da gözeterek, neredeyse uçak sefer tarifesi gibi bir ziyaret, görüşme ve yurt içi seyahat planı göndermiştim. İstanbul Atatürk Hava Limanından onları alışımdan itibaren de bu plana uyma gayreti içerisindeydim. Çünkü bu davranışımla onların iş yapmada sergiledikleri planlı titizliği, bizde de bulabileceklerini vurgulamaya çalışıyordum. İstanbul içindeki işlerimiz bittikten sonra, İstanbul dışına çıkacağımız gün sabah 06.30 gibi onları alacağımı söylemiş ve sabah 06.25 gibi de otele varmıştım. Otele vardığımda, her iki misafirin de ellerinde evrak çantaları ile otelin önündeki kaldırımda beni beklediklerini gördüğümde kendi kendime “ iyi ki uyabileceğim bir çalışma planı göndermişim “ diye mırıldanmıştım. O kişilerle hâlâ iş yapıyoruz. Öte yandan başka bir gün, İtalya ile iş yapmak için çabaladığımız sıralarda gelen misafirlerimizle, sabah 08.30 da otelde buluşup yola çıkmak için anlaşmıştık. Sabah 08.20 gibi otelin önündeki otoparka girdiğimde etrafta kimse yoktu. Aracımı park edip içeriye girdim ve odalarını arattım ancak cevap yoktu. Kahvaltı salonunda isimlerini dolaştırttım ancak yine sonuç alamadım. Saat dokuza çeyrek kalan iki arkadaştan birisi, mutlu bir tebessümle “ günaydın “ diyerek geldi. Hava güzel olduğu için otelin deniz tarafında kahve içtiklerini söyledi. Öteki arkadaşının gelmesi ve toparlanmamız saat dokuzu buldu ve bizim randevumuz doğal olarak aksadı. İyi ki tedbirli olmak için gideceğimiz yeri arayıp, trafiği bahane ederek randevumuza geç kalacağımız bildirmiştim.
Daha ilginç bir olayda ise, Orta Doğu ülkelerinden gelen bir misafirle görüşmek için oteline gittiğimde danışmadaki görevli, aradığım kişinin alışverişte olduğunu ancak benim geleceğimi kendilerine bildirip beklememi istediğini söyledi.
Tüm bunlar kuşkusuz kesin tanımlamalar değildir ancak genellemeler yapılabilecek kadar doğrudur. Randevulara gösterilen bu farklı yaklaşımlar, iş yapma ve görüşmeleri yürütme için de farklıdır. Bu nedenle, her ne kadar iyi niyet önde gitse de, ilişki kurduğumuz kültürlerin özelliklerini bilmek ve ona göre davranmak işimizi hızlandıracağı gibi, anlaşmazlıkların oluşmasını daha baştan engeller veya en azından azaltır. “Business etiquette” sözcüklerini kullanarak internet üzerinden yapabileceğiniz araştırmada değişik kültürler hakkında çok çeşitli kaynaklardan zengin bilgiler elde edebilirsiniz. İlginç oldukları kadar faydalı olacaklardır.
Şefik ERGÖNÜL