İhracatçılarımızın birçoğu tarafından, maalesef, yanlış bilinen bir konu var. Teslim şekillerini FOB ve CIF ile kısıtlayan dar mantıkların ürünü olan bazı düşüncelere göre taşıma bedelinin ihracatçı tarafından ödenmesi halinde, taşıma süresinde oluşabilecek risklerin de her halükarda ihracatçıya aittir. Olaya kullanılan teslim şekli açısından yaklaşmadığımız takdirde, ihracatçımızı boşuna uğraştırabilecek ve hatta zarara uğratabilecek olaylar ortaya çıkacaktır.
INCOTERMS diye adlandırılan teslim şekillerinin doğru kullanılmasının taşınacak risk, yapılacak masraf ve üstlenilecek sorumluluk açısından belirleyici olacağını, kayıp ve hasar halinde de uyuşmazlığın giderilmesinde önemli bir rol oynayacağını hep belirtiyoruz. (daha&helliip;)
“BPO mal mukabili gibi bir ödemeyi akreditif güvencesine kavuşturuyor”
Banka ödeme yükümlüğü diye adlandırabileceğimiz Bank Payment Obligation (BPO) uluslararası ticarette yerini sağlamlaştırmaya başladı. Hem akreditifli işlemlerin güvencesini sunması ve hem de mal mukabili işlemlerin hızına ve maliyetine yaklaşması bu yeni ödeme şekli BPO’nun kullanımının hızla yaygınlaşabileceğinin bir göstergesi.
(daha&helliip;)
Yazılı ve görsel medyada sözcük fırtınaları esiyor. Her yazanın kaleminden, her konuşanın dilinden afili, alımlı, janjanlı sözcükler, ifadeler dökülüyor. Bunlara bakarak, ihracatımız o taratan nasıl görünüyor yorumlara açılalım isterim. Sözcüklerin karşılıklarını Türk Dil Kurumu Büyük Sözlükten alıyoruz.
“ Yenilik (İng. İnnovation): Varolan bilgi birikiminden yola çıkılarak daha gelişmiş, daha kaliteli, daha işlevsel yeni ürünler, üretim süreçleri, örgütlenmeler ve yönetim uygulamalarının geliştirilmesi.”
Olmayan bir şey yapmak zorunda mıyız? Öyle bir mecburiyet yok. Olursa başımızın üzerinde yeri var da birşeylerin daha ileri götürülmesi, geliştirilmesi gibi olayları ihmal etmemek ve mevcutlardan istifade ederek ileri gitmek konusunu ihmal ediyoruz gibi görünüyor.
(daha&helliip;)
Öyle ürünler var ki uçakla gönderseniz bile taşıma bedeli sorun olmaz. Ancak taşıma için ödenecek kuruşların bile işi baltalayabileceği ürünler de öte yanda duruyor. Taşımacılık firmaları, taşıma bedellerini standart olarak hesaplarken yaklaşık bir tonluk malzeme için üç metreküp hacim hesaplıyorlar. Taşıma fiyatı sorduğumuzda da hemen ambalaj boyutlarını ve ağırlıklarını soruyor ve ona göre hesaplama yapıyorlar.
Günümüz taşımacılığı konteynerlerde yapılma yönünde ağırlık kazanıyor. Karayolu taşımacılığına da biraz daha büyük ve bireysel bir konteynerde taşıma dersek umarım fazla abartmamış oluruz. Kısıtlı mekanlara ürün yükleme, uluslararası ticaret yapanların hep baş ağrısı olmuştur ve olacaktır da. Çünkü taşıma bedellerinin, varışta oluşacak ürün fiyatlarınızı olumsuz etkilememesi için bu kısıtlı mekanlara yükleme işinin çok dikkatli yapılması ve kamyonda ve konteynerde mümkün olduğunca az miktarda boş hacim kalmasına çalışılması gerekiyor. Belirli bir hacime, verilen ölçülerde en verimli ambalaj yerleştirmesini yapmaya yardımcı olan yazılımlar bile var piyasada. Kuşkusuz bu sürece katılan herkes aynı çabayı gösteriyor da ne kadar başarılı oluyoruz o da ayrı bir mesele.
(daha&helliip;)
İhracata yeni başlayan firma, pazarlama yapmak için çabalıyor. İhracat sorumlusu olarak atanan kişi de elinden gelenin azamisini yaparak müşteri buluyor. İhraç edilmek istenen ürün sayıda yüksek amma bedelde de küçük bir ürün. Yüksek sayılarla kullanıldığı ve otomasyonla kullanılma olasılığı olduğu için de müşteriler doğal olarak ürünün örneğini görmeden harekete geçmek istemiyorlar. Başlangıçta istenilen numune sayısı çok fazla olmadığı için de bedelsiz numune talep ediliyor. Bu numuneleri alıp test ettikten sonra küçük bir deneme siparişi veriliyor ve bu deneme siparişinin uygulama sonucuna göre de daha sonra gerçek boyutta sipariş veriliyor. Bu ilk numune gönderme aşamasında, firmada sorun çıkıyor. Patron feveran ediyor, “Zaten üç otuz paralık mal satacağız, bir de numuneye kargo parası mı vereceğiz?” diye ihracat sorumlusuna arkasını dönüp gidiyor.
(daha&helliip;)