Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Sayın Mehmet Büyükekşi, Forum İstanbul 2012 konferansında yaptığı konuşmasında “Türkiye’nin genç ve büyük bir nüfusa sahip olduğunu ifade ederek, Türkiye nüfusunun yarısının, 30 yaşın altında, 19 milyonunun da 14 yaşın altında bulunduğunu” söylemiş. Konuşmasının devamında da Büyükekşi, ”Türkiye’deki genç nüfus iyi eğitildiği takdirde 2023 hedefleri için konulan 500 milyar dolarlık ihracat hedefinin üzerine çıkabiliriz” diyerek, genç nüfusun işlenebileceğine ve potansiyellerinin ortaya çıkarılabileceğine inandıklarını belirtmiş.
Konuşmasının ilerleyen bölümlerinde söylediği başka bir şey, bence vurguladıklarının en önemlisi; “Sürdürülebilir kalkınma ve dış ticaret bilincine sahip girişimcilerin yetişmesine önem verdiklerini ifade ederek, okullarda ve üniversitelerde girişimcilik bilincinin oluşturulması gerektiğini” söylemiş.
Pek anladığım bir konu olmasa da futboldan ilham alan bir örnek vermek istiyorum. Televizyonlarda futbol konuşanların pek çoğunun bir “Alt yapı” ifadesi kullanarak, gençlerin yetiştirilmesine verilen önemi ve neredeyse her takımın yetenekli genç oyuncuları yetiştirerek, profesyonelliğe hazırladıklarını söylediklerini duyuyoruz. “İğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batıralım” diye bir deyişimiz vardır. İhracatçılar veya ihracat yapan sanayiciler olarak hiç bu pencereden kendinize baktınız mı? Acaba hangimiz, ülkemizin elzem işgücü ihtiyaçlarından olan ve önce işletmemiz, sonra da ülke temelinde itici güç olacak olan “yetişmiş ihracat elemanı” yetiştirmek için neler yapıyoruz? Aradığımız hep “tecrübeli eleman”, iyi de hep vurguladığımız gibi “yetişmiş eleman ağacı yok ki gidip oralardan toplayalım.”
Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu bir süre önce yapmış olduğu bir konuşmasında şöyle diyordu; “Anadolu’yu karış, karış geziyorum ve görüyorum ki kahvehaneler işsiz dolu ama sanayicimiz çalıştıracak eleman bulamıyor. Demek ki sorun sadece işsizlik değil, aynı zamanda mesleksizliktir. Zira bizim ihtiyaç duyduğumuz beceriler okullarımızda öğretilmemekte, okullarımızda öğretilen becerilerse işletmelerimizde kullanılmamaktadır. Sanayicimiz vasıflı eleman ararken meslek lisesi ve üniversite mezunları arasında işsizliğin çok yüksek olması, eğitim sistemimizin piyasadan ne kadar kopuk olduğunu gösterir.” İşi hep devletten istemeyelim.
Bırakın 2023 hedeflerini bir kenara, kendimizi düşünelim. Hep başkasının elindeki yetişmiş elemanı kendimize çekmeyi düşünürsek, kerameti kendinden menkul olanların bile rayiçlerini gereksiz bir şekilde yükseltmiş oluruz. Alt yapıdan yetişen oyuncuların takım sadakati konuşuluyor etrafta. Biz kendimize sadık ve bizi bilen elemanlar yetiştirme konusunda neredeyiz. Burada en büyük görev, halen ihracat yapan işletmelere düşüyor. Onların ve hele büyük ihracatçıların, sektöre eleman yetiştirmeyi bir sosyal sorumluluk olarak görerek desteklemeleri ve bu konuda çaba göstermeleri gereklidir.
Anadolu Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İşletme bölümünde verdiğim derslerde öğrencilerimin sorduğu soruların çoğu, iş hayatının gerçeklerini anlayabilmeye yönelik. Ara sıra başka üniversitelerin öğrencileriyle de birlikte oluyoruz, hepsinin sıkıntısı aynı “Staj yapacak firma bulamamaları.” Geçtiğimiz günlerde Kütahya Dumlupınar Üniversitesinde Dış Ticaret Meslek Yüksek Okulu öğrencileri ile buluştuk. Gençlerin arayışları hep aynı, “öğrendiklerimizi uygulayacak, ihracat yapan bir firma nasıl bulabiliriz.”
Ülke olarak işletmelerimizin ihracatı giderek daha iyi kavradığını ve olumlu gelişmelerle küresel pazarlara yelken açtıklarını görüyoruz. Bunu daha ileri götürebilmek için bize daha çok eleman gerekli. 70’li yılların başında gittiğim Londra’da, yaşadığım mahallede gördüğüm çim futbol sahalarının sayısı beni hayrete düşürmüştü. Ama o ülkenin futbol konusundaki üstünlüğünü de bir anda açıklamıştı.
Laf çok dostlarım amma şimdi eylem zamanı. Gelin bu yaz işletmelerimizde öğrencileri “gerçekten” çalıştırıp yetiştirelim. Onlara güvenip, kontrol ederek de olsa iş yaptıralım ki yarın aradığımızda, yetişmiş eleman bulabilelim.
Şefik ERGÖNÜL