Geçtiğimiz günlerde, televizyon programıma Türkiye Nakliyeciler Derneği’nin sevgili Başkan’ı Erol Özçelik’i davet ettim. Kendisi ile yurt içi taşımacılık üzerine güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Bu yazımda, aklımda kalan bazı önemli noktaları paylaşmak ve dikkatinizi çekmek istedim.
Yurt içi taşımacılıkta tahmini verilere göre, 700 bin civarı aracın olduğu biliniyor. Bu sayının ne denli büyük olduğunu sanırım tasavvur edebilmişsinizdir. Böylesine büyük, böylesine önemli ve istihdam açısından da ciddi boyutta yarar sağlayan böyle bir sektör, hak ettiği yerde mi, ve bu sektördeki insanlar mutlu mu diye dönüp bir bakmak gerekiyor. Bu sektörün de çok büyük problemleri var elbette. Ancak öncesinde, son dönemlerde yaşanılan gelişmeler ile sektörde meydana gelen değişikliklere dikkatinizi çekmek istiyorum.
Uzun yıllardan beri yaşanan Doğu ve Güneydoğu’daki terör olayları, sektörün en önemli problemlerinin başında geliyor. Bir kamyon için Türkiye’nin her yeri ulaşılabilir ve potansiyel olabilmeli. Olmalı ki, o bölgeye yük taşıyan bir nakliyeci, dönüşte de güle oynaya bir yük bulabilmeli geldiği yöreye ve rahat ve huzur dolu bir şekilde geri dönebilmeli. Ancak terör buna izin vermedi çoğu zaman. Erol Başkan, son 1-1,5 Ay da bu noktada gelinen ateşkes ve çözüm odaklı yaklaşımlar ile sorunun çok azaldığını ve artık kamyonların bu bölgeye daha rahat ve huzurlu gittiklerini belirtti. Programda bir ara Başbakan’ımıza teşekkür ediyorum dediği anda, ardından eleştiri gelecek zannederek, gözlerimi kendisine dikmiştim ki, Başkan, az önce bahsettiğim sebepten ötürü kendisine duydukları minnettarlığı dile getirdi.
Kısa bir süre önce gazetemizden Aysel Yücel, bu konuya ilişkin bir haber yaptı ve orada yeni teşvik yasasının sağladığı önemli imkanların reel sektördeki yatırımları hareketlendirdiğinden bahsetti. Acaba gerçekten böyle mi, bence tartışılır. Ama belki üst tarafta sözünü ettiğim barış süreci bu bölgeye yönelik özellikle üretime yönelik iş dallarının Doğu ve Güneydoğu’da artmasına sebebiyet verir ve böylelikle umuyorum ki yurt içi taşımacılıkta bundan önemli ölçüde nasibini alır. Aysel Yücel’in haberinde özellikle Urfa, Mardin, Diyarbakır, Bingöl ve Van gibi illere taşımaların hızla arttığı ve bunun süreceği beklentilerinden söz ediliyordu. Son derece sevindirici bu gelişmeleri yakından takip etmeyi ve zaman zaman köşemde sizlerle paylaşmayı yürekten arzuluyorum.
Türkiye Nakliyeciler Derneği Başkanı’nın açıklamalarına göre, İstanbul’da bulunan nakliyat ambarından 2012 Nisan Ayında 5 bin 200 araç hareket etmiş, Nisan 2013’te sayı 16 bin 200’e yükselmiş. Başkan, bu artışı büyük ölçüde Doğu ve Güneydoğu yönlü taşımaların artışına bağlıyor. Ancak diğer yandan da dikkatimizi başka bir noktaya çekiyor demecinde ve İstanbul’dan çıkan araçların büyük bir bölümünün de Suriyeli sığınmacılara yönelik yapılan yardım malzemelerini kaynaklı olduğunu belirtiyor. Son dönemlerde yurt içi taşımacılık hacminde sürekli olarak yukarı bir ivmenin olduğunu hepimiz biliyor ve gözlemliyoruz. Elbette bunda rol oynayan önemli faktörlerden biri de Türkiye’de her geçen gün artan tüketim alışkanlığının artması ve mevsimlerin birleşmesi. Eski ile kıyaslandığında her mevsim her tür sebze ve meyveye ulaşabilir olabilmek ve tüketicilerin de bu konudaki arzu ve talepkarlığı yurt içindeki hareketliliği her geçen gün biraz daha yukarıya çekiyor, ve aslında Ulusal taşımacılığın sırtındaki yük her dakika biraz daha artıyor.
Peki tüm bunların yanında, sektörün hiç mi sorunu yok. Olmaz mı, onların da sorunları çok; örneğin yetki belgelerinin maliyetlerinin yüksekliğinden ve bu bedellerin peşin ödenmek zorunda kalınmasından sektör son derece şikayetçi. Bana göre de haklılar ve çözüm üretilmesi de şart. Ancak Ankara’da çok da kendilerinin sevilmediğini ve ilgilenilmediğini düşünüyor Başkan ve temsil ettiği sektör. Çok önemli bir iş yapan bu sektörden öncelikle haberdar etmek istedim sizleri, ilerleyen haftalarda gelişmelere ve değişimlere biraz daha fazla değiniyor olacağım. Ne de olsa hepimizi yakından ilgilendiren bir sektör Ulusal Dağıtım sektörü. Onlarsız bir hayat düşünmek mümkün mü.
Dr. Hakan ÇINAR