İhracatçı dostlarımızla sohbetlerimizde en sık gündeme oturan konulardan birisi de maliyetlerimizin, diğer ülkelerin üreticilerine göre yüksek kalması.
Hak vermemek mümkün değil. Dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanıyoruz, elektrik parası derseniz, elinizi prize uzatmadan cebinizi çarpıyor, paranız rant kazancına yatmışsa, elde edilen getiriye türlü çeşitli muafiyetler var amma üretimden kazandığımız her kuruşun sonuna kadar vergisini verirsiniz. Sonunda da maliyet rakamları alıp başını gidiyor. Burada biraz da iğneyi kendimize batırıp maliyet analizlerimizin ne kadar gerçekçi ve sağlıklı verilere oturduğuna da bakmamız gerekir. KOBİ maliyet hesaplarının ne kadar tahmin ve varsayım üzerine inşa edildiğini, ne kadar da bilimsel maliyet muhasebesi tekniklerinin ve ölçümlemelerinin kullanılarak hesaplandığını hepimiz biliyoruz. Haklılık unsurlarımız çok da iğneyi kendimize batırmayı unutmayalım.
Gelelim bizi bu kadar zora koşan ekonomik koşullarda maliyetlerimizin nasıl aşağıya çekilebileceği üzerine fikir yarıştırmaya. Burada ” her derde deva Hasan Kuvvet Şurubu ” misali formül vermeyeceğimiz kuşkusuz ancak birçok işletmede faydasını gördüğümüz bazı işlem ve süreçler üzerine sohbet edelim isteriz.
Öncelikle, her işletmede çok sık tekrarlanan ancak üretim süreçlerinde yer almayan ufak tefek işlemlerin ya azaltılması ya da tamamen ortadan kaldırılmasını ve işçiliklerde verimliliğin arttırılmasını, gereksiz stokların azaltılmasını, israfın engellenmesini vb. birçok tasarruf edici önlemlerin alınmasını sağlayan ” Yalın Üretim ” tekniklerinin kullanılmasını önereceğiz. Sonuç doğal olarak karlılık göstergelerinin yukarı doğru çekilmesini sağlayacaktır. Çok bilinen deyiş ” para satın alma yapılırken kazanılır ” derse de bunun yeterli olmadığını düşünenlerdeniz. Kuşkusuz, uygun fiyatlarla yapılan satın almalar kazanç sağlayacaktır amma işletme içerisinde oluşan kayıpların bu kazançlarımızı ortadan kaldırmasına fırsat tanırsak, kaçınılmaz olarak elde var sıfır hesabına varırız. Her an işin içerisinde olanların gözünden kaçan hataların ve verimsizlik yaratan unsurların gözden kaçmasına neden olan ” İşletme Körlüğü ” denilen olayı ortadan kaldırabilmek için, kendi işletmemize ya objektif gözle bakabilmeyi başarmalıyız ya da bunu yapabilecek yeterlilik ve donanıma sahip uzmanlara baktırmalıyız ki verimliliğimizi arttırabilelim. En azından bu konuda bilgi sahibi olalım, mevcut bilgimizi arttıralım ki verimlilik konusunda gerçek verilere dayanan fikrimiz olabilsin. Birçok KOBİ sahibi ve yöneticisin düştüğü hataya düşmeyerek, kulaktan dolma bilgilere ve miş, muş ile biten cümlelere itibar etmeden, bilimsel verilere yaslananların, doğru ve verimli sonuçlar alacağından hiç kuşkumuz yok. Yalın düşünce ve sistemlerle ile ilgili olarak bilgi alabileceğiniz http://www.lean.org.tr/ sitesini ziyaret etmenizi önerebiliriz.
Maliyetlerin aşağı çekilebilmesi ile ilgili olarak bir başka önerimiz de inovatif, yani yeni ve yaratıcı buluşların kullanımının devreye alınması olacaktır. İnovasyon sözcüğünün birçok kişiyi tedirgin edip ” o bize uzak, biz o maliyetleri karşılayamayız ” dedirttiğini gördük. Ancak her yenilik de pahalı olmuyor, yeter ki biz bizlere uygun olabilecek yeniliklere sıcak bakıp ve ciddi boyutta araştırma yaparak uygulama olasılıklarını işletme içerisinde tartışabilelim. Gazetemiz Dünya’da dün yer alan bir haberde Sn. Işın Tarakçıoğlu tarafından geliştirilen güneş enerjisiyle çalışan ısıtma ve soğutma sistemlerinin, sebze kurutma işlemlerinden sonra, sera ısıtma ve soğutmasında kullanılacağı bildiriliyordu. Sebze kurutma işinde kullanılan sistemlerin neden tuğla kiremit üretiminde kullanılmadığını hep merak etmişizdir. Aynı sistem neden evlerimizde bireysel ünite ısıtmalarında kullanılmasın?
Her sektörde yenilik merakı olan insanlarımız var da onların karşısına çıkıp ” bu nerede görülmüş, başımıza icat çıkarma ” diyerek onları engellememeliyiz. Aksine Ar-Ge denilen itici gücü onlara destek yaparak yenilikçiliğin önünü açmalıyız ki sonucu bize kâr olarak dönsün.
Şefik ERGÖNÜL