Bu satırlara başlayalı beri geçen zaman yedi yıla geldi yaslandı.
Başlangıçta, ihracatçı dostlarımıza sohbet ortamında bazı teknik bilgileri aktarma, tecrübeleri paylaşma ve uygulamalardaki ince noktalarla yenilikleri tartışma amacımız vardı. Bu amaçlarımız halâ var.
Sohbetlerin sayısı arttıkça, ara sıra dış ticaret erbabı dostlarımızın yakınmalarına da sohbetimizde yer vermek devreye girdi. Dış Ticaret konularının zenginliği bize haftalık sohbetlerimizin konusunu çok da fazla düşündürmüyor. Memleketin istikbali ihracatta olduğu sürece, bize konu sıkıntısı olmayacak demektir.
Sayın Şarık Tara ile 1974 yılında yaptığım bir iş görüşmesinde bana “ülkenin istikbali ihracattadır evladım, kariyerini buna yönlendirirsen başarılı olursun” demişti. O yılın ihracat rakamlarının 1 milyar 532 milyon 182 bin dolar olduğunu düşünürsek, o sözün bugün ne anlama geldiğini çok rahat yorumlayabiliriz. O sözler bana çok severek yaptığım ve gönül verdiğim bir meslek sahibi olma şansını tanıdı ve bugün bu sütunlarda sizlerle beraber olma yolunu açtı. Geriye dönüp baktığımda, 50’yi aşkın ülkeye iş ziyareti, sayısız iş insanı ile dostluk, çok çeşitli sektörlerin ürünleriyle ihracat yapma gibi, insana katkı sağlayan ve her gün farklı heyecan yaşatan bir kariyerin verdiği mutluluğu görüyorum.
Herşey tozpembe mi oldu acaba?
Kuşkusuz, tatsız günler ve imkânlarımızı aşabileceğini düşündüğümüz zorluklar da yaşadık. Ancak işin artılarını ve eksilerini yan yana getirdiğimizde, artıların fazla olduğunu görebilmek güzel duygular yaşatıyor.
Bitmekte olan yılın son gününde, yeni yılın ilk günü yayınlanacak yazıyı yazmak çok ilginç geldi ve geçmişi gözden geçirmek duygusu ağır bastı. Aslında buna, geçtiğimiz birkaç gün içerisinde bir dostumuzla yaptığımız sohbet neden oldu. Yaptığımız çalışmalara kuşbakışı bakarak, geçmiş yılın bir yorumunu yapmayı konuşuyorduk. Dostumuz, tüm çabalarına karşın geçen yılın ihracatının çok da verimli olmadığını düşünüyor ve nelerin eksik veya yanlış yapıldığını sorguluyordu. Bunun üzerine kendisine, geçtiğimiz yıl içerisinde yapılan ihracat araştırmaları, pazarlama çalışmaları ve diğer uygulamaları gözden geçirmesini ve bunu bir rapor olarak hazırlayarak tartışmaya açmasını önerdim. Henüz raporun hazırlanmamış olmasına karşın bazı başlıkları ara sıra konuştuk. Özgün konulara değinmesek de yapılanların değerlendirilmesinde, ne abartılı ne de mütevazı olmamak konusunda mutabık kaldık.
Can sıkıcı olsa bile bile başarısız olduğunu düşündüğümüz konuları bütün açıklığı ile vurgulamamız gerektiğini kabul ettik. Öte yandan başarılı olduğunu düşündüğümüz konuların da başarının keyfiyle abartılmaması gerektiğini konuştuk. Önemli olanın, tüm yapılanların kağıt üzerinde ve bütün detaylarıyla yer alması olduğu varsayım olarak ortaya konuldu. Ayrıca, rapor bittikten sonra bunu yazanın, raporu bir kenara koyarak birkaç gün elini sürmemesi gerektiğini ve bu süre sonunda yeniden okuyarak gözden geçirdikten sonra tartışmaya sunmasını kabul ettik.
Amacımız geçmişi okuyup değerlendirebilmekti. Gençliğimizde dilimize dolanmış bulunan ve “Tecrübe Yenilmiş Olan Kazıkların Bileşkesidir” diyen bir bir deyiş vardı. Pek zarif bir ifade olmasa da tecrübenin oluşmasındaki bazı unsurları kapsayan bir deyiştir diye düşünüyorum. Dostumuzla yapmaya çalıştığımız da iyisiyle, kötüsüyle, doğrusuyla, yanlışıyla yapılanların yazıya dökülüp geçmişin yorumlanmaya çalışılmasıydı.
Kaynağını bilemediğim başka bir deyiş de “Geçmişi Bilmeyen, Geleceği Göremez” diye bir ifade taşır. Gelecek planlarımızı, geçmiş hataları veya eksik uygulamaları görmeden yaparsak, yanlış rotayla denize açılan gemilerden farkımız olmaz ve varış limanımız istediğimiz nokta olmayacaktır.
Yaptıklarımızı düzenli aralıklarla gözden geçirip rotamızı varış limanımıza göre yenilersek, başarı hep bizimle beraber olabilecektir.
Sağlıklı, mutlu ve bol ihracatlı yıllar dileğimizdir.
Şefik ERGÖNÜL