Hani çocukken çok sevdiğimiz bir şarkı vardı; “orda bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür” Şimdi o şarkının mısraları değişti: “Orda bir köy var uzakta, o köy lojistik köyümüzdür” Hem söylerim, hem merak ederim; acaba o lojistik köy, bizim köyümüz müdür? Bizim lojistik köyümüz veya köylerimiz var mıdır?
Gelişmiş ülkelerin “değil” lojistik köyler; lojistik kentler, lojistik mega kentler, lojistik metropolleri ortaya çıkarttığı günümüzde “Lojistik Üs Türkiye” sloganını çığırtan bizlerin çoktan bu konuyu çözmüş ve geride bırakmış olmamız gerekirdi aslında. Amaan, adam sen de, nereden çıkarttın şimdi bunu, daha önemli gündemimi yok lojistiğin, bu mudur en önemli konu dendiğini duyar gibiyim. Hadi önce bir bakalım lojistik köyün ne olduğuna, ülkemizde bu köylerden var olup olmadığına; sonra önemine birlikte karar veririz.
Lojistik köy, yapılan tanımlarda, ulusal ve uluslar arası geçişlerde taşımacılık, dağıtım, depolama, elleçleme, ürünlerin konsolidasyonu ve ayrıştırması, gümrükleme, ihracat, ithalat ve transit işlemler, alt yapı hizmetleri, sigorta ve bankacılık, danışmanlık ve üretim gibi birçok bütünleşmiş lojistik faaliyetin ticari temele dayandırılarak belirli bir alanda çeşitli işletmenler tarafından yerine getirildiği özel merkezler olarak ifade edilmekte.
Tanıma bakınca ve yorumlayınca, bir lojistik kuruluşunun yapabileceği ne kadar çok konu başlığı olduğunu görmemek mümkün değil. Ve konuya böyle bir mantık ile yaklaştığımızda, bir de üzerine ülkemizin coğrafi konumu, sürekli gelişen dış ticaret hacmi ve ülke dinamiklerini eklediğimizde, köylere değil kentlere ihtiyacımız olduğu anlaşılmaktadır; hem de mega kentlere.
Dünya üzerinde kurulu olan ve başarılı olarak nitelendirilen lojistik köylerin bazı ortak noktaları mevcut. Örneğin, büyük sanayi ve üretim merkezlerine yakın bir konumda yer almalarına dikkat ediliyor. Yanı sıra, liman veya gümrük bölgelerine yakınlıkları da önemli. Kurulu oldukları arazilerin, olabildiğince düz ve engebesiz olması, araç hareketlerinin rahat işliyor olmaları sebebi ile geniş araziler üzerinde yer alıyor olmaları ve yanı sıra gerektiğinde büyümeye elverişli bölgelerde yer almaları da bu köylerin ortak özellikleri. Yine limanın yanı sıra, demiryolu ile ulaşımının da mümkün olabildiği ve yerleşim merkezlerinin trafiğini olumsuz etkilemeyecek, bilakis rahat etmesini sağlayacak bir konumda olmaları da lojistik köylerin ortak özellikleri arasında. Lojistik köyleri tanıdıkça ve inceledikçe, yalnızca bu hizmeti veren firmalara değil, hizmeti alanlara ve Ülke’ye de büyük yararlar sağladığını belirtmek gerekir. Ölçek ekonomisi ile, aynı olanakları, aktarma terminallerini ve donanımları kullanmak durumunda olan kullanıcılar, bu dev konsolidasyon merkezleri sayesinde verimli maliyetlere ulaşmış olacaklar ve zaman kayıplarından da büyük ölçüde kurtulmuş olacaklar. Bu köylerde yer alacak işletmelerin ortak amacının, süreçlerin ve kaynakların optimize edilebilmesi olabilmelidir. Araçlardan işgücüne, depolardan ekipmanların kullanımına kadar kullanılan tüm kaynaklar ve süreçler hangi oranda konsolide edilebilir ve doğru optimizasyon sağlanır ise, hizmet alanların da maliyetlerine bu avantajlar aynı oranda yansır. Lojistik maliyetlerinde elde edilen bu avantajın ürünün maliyetine de yansıyacağı göz ardı edilmemelidir.
Avrupa ülkelerinden özellikle, Fransa, İtalya, Yunanistan, Almanya, İspanya, Danimarka, Hollanda, Polonya, Ukrayna, Macaristan, Belçika, Lüksemburg ve Portekiz’in bu konuda başı çektiğini söylemek mümkün. Ülkemizde de kurulu lojistik köyler mevcut, gazetemiz yazarı üstad Atilla Yıldıztekin’in bu konudaki çaba ve emeklerini de yeri gelmişken analım. Ama ülke coğrafyamızı, yanı sıra artan dış ticaret hacmimizi ve 2023 vizyonumuzu düşündüğümüzde lojistik köy sayılarının ülkemizde çok yetersiz olduğu da muhakkak.
Bu konunun önemini daha iyi anlamak, daha iyi anlatmak için; satırlarımın yetersiz olduğunu biliyorum. İşte bu sebeple de bu kez nokta yerine, bir virgül ile sözlerimi noktalıyorum. Lojistik köylerle ilgili daha söylenebilecek çok şey olduğundan, devamını sonraki yazıma bırakıyor, o güne kadar sizlerden bu konudaki düşünce ve önerilerinizi tarafımla maille paylaşmanızı diliyorum.
Saygılarımla,
Dr.Hakan Çınar