İşletmeler üretmiş oldukları ürünlerin satışı ve depolanması gibi süreçlerde ya kendi imkanlarını kullanırlar ya da lojistik firmalarından, ihtiyaç duydukları bu hizmetlerden bir ya da bir kaçını satın alarak işlerini yürütürler. Eski yönetim anlayışında şirketler ürettikleri ürünlerin dağıtımını, depolanmasını, stok kontrolünü ve diğer benzeri süreçleri kendileri yönetirken, günümüzde bu durum değişerek; firmalar lojistik süreçlerin bir ya da birden fazla aşamasında dış kaynak kullanımı yoluna giderek bu hizmetleri farklı firmalardan satın almaktalar.
Firmaların dış kaynak kullanımına gitmeden; dağıtım, depolama, elleçleme, gümrükleme, stok kontrol gibi faaliyetleri şirket içerisinde oluşturdukları birimler tarafından karşıladığı durumlarda saymış olduğum her faaliyet firmalara ek bir maliyet yüklemektedir. Ayrıca lojistiğin günümüzde rekabet edilebilirliği büyük ölçüde etkilediği gerçeğini de göz önünde bulundurduğumuz da asıl üretilmek istenen ürünün kalitesinin düşmesi de karşılaşılan en kötü durumlardan biridir. Asıl işi üretim olan bir işletme her bir lojistik faaliyette uzmanlaşmaya kalkıştığında gitgide kendi işine olan konsantrasyonu bozulacak ve lojistik maliyetlerin artması da karlılığı azaltacaktır.
İşte şirketlerin bu ve benzeri durumlarla karşı karşıya kalmamak için Lojistik süreçlerden en az biri olmak kaydıyla, yeri geldiğinde bir kaçını ya da tamamını lojistik firmalarından satın alınmasına Dış Kaynak Kullanımı denir.
3 PL Nedir
Kobi olarak isimlendirdiğimiz firmalar genelde üretmiş oldukları ürünlerin sadece taşınmasını (1PL) lojistik firmalardan satın alıp geri kalan faaliyetleri kendi bünyesinde sağlarlar. Bu firmalar ölçekleri büyüdükçe taşımanın yanında depolamayı içine alan süreci de (2PL) lojistik firmalarından satın almaya başlarlar. Büyüme devam ettikçe, işletme farklı pazarlara ve ülke dışına açılmaya başladıkça lojistik firmalarından satın alınan hizmetlerin sayısı da gittikçe artmak zorundadır. Çünkü asıl işi üretim olan bir firma; ürettiği malları yurt dışına ihraç ederken bilmesi gereken kural ve yöntemlerde uzmanlaşmak yerine bu işleri tamamiyle alanında uzman bir lojistik firmasına devrederek kendisi asıl işini sürdürmeyi tercih eder. Böylelikle üretilen malların; gümrük işlemleri yapılır, yurt dışına sevki gerçekleştirilir, ihtiyaç halinde depolanması da lojistik firması tarafından sağlanarak işletme sadece kendi işinde uzmanlaşmaya devam eder. Vermiş olduğum örnek üzerinden bir genellemeye gittiğimizde sadece ihracat yapan firmalar için değil aynı zaman da; ithalatçılar, uluslararası firmalar, çok uluslu şirketler de lojistik hizmetleri satın alma yoluna giderek varlıklarını ve karlılıklarını sürdürürler.
İşte; 3. Parti Lojistik ya da diğer adıyla Outsourcing; Tedarik zinciri içerisindeki temel lojistik faaliyetlerden bir kaçının (ardışık olarak en az 3 farklı faaliyet, depolama, taşıma, gümrükleme gibi) konusunda uzman firmalar tarafından bir sözleşme kapsamında üstlenilmesidir.* Lojistik faaliyetleri üstlenen firmalar burada ki tüm süreçlerden sorumlu olmaktadır.
Dış Kaynak Kullanımının Faydaları
Yazımın başında belirttiğim gibi dış kaynak kullanımına giden firmalar; hem maliyet yönünden avantaj sağlarlar hem de ana faaliyetlerine daha fazla odaklanma şansı bulurlar. Ayrıca kendilerine yeni hedef pazar seçen firmalar bu pazarlarda dağıtım ağı kuvvetli olan lojistik partnerleri sayesinde pazara daha hızlı yayılma imkanı bulurlar. İşletmeler tedarikçilerinin depo ve dağıtım merkezlerini kullanarak müşteri ihtiyaçlarına daha çabuk cevap vermiş olurlar.
Taşıma başta olmak üzere depolama ve gümrükleme gibi yüksek maliyetli işler tedarikçiler tarafından yapıldığında bu işlerdeki maliyetin yanı sıra risklerde lojistik firmasına devredilmiş olur. Ayrıca stok tutma gibi uzmanlık ve bilgi birikimi isteyen alanlarda hizmet sağlayıcının tecrübesinden de yararlanıldığı için bu noktalarda ayrı bir yatırım maliyetinin dolayısıyla da stok bulundurma maliyetinin büyük miktarda önüne geçilmiş olur.
Yukarıda faydalarını saydığım günümüzde gittikçe artan ve doğru bir şekil de yapıldığında maliyetleri belirgin ölçüde düşürüp, karlılığı arttıran dış kaynak kullanımında şirketler açısından değerlendirilmesi gereken en önemli nokta birlikte çalışılacak olan tedarikçi ya da tedarikçilerin ne şekilde seçileceği ve onların nitelikleridir. Maliyetleri düşürmeye çalışırken daha da fazla kar elde edebilmek için çok da ucuza yapılan anlaşmalar, yeterli kapasitesi olmayan firmalarla kurulan ortaklıklar işletmeleri kara geçirmek yerine tam tersine zarara da sokabilir. Bu nedenle işletmeler çalışacakları lojistik partnerlerini seçerken oldukça titiz davranmalı, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek nitelikte ki tedarikçilerle çalışmalıdır. Taraflar arasında yapılan anlaşmalar her iki tarafı da mağdur etmeyecek şekilde düzenlenmelidir.
Eski bir yazımda söylediğim gibi; Firmalar birbirleriyle rekabet halindeyken arka planda verilen lojistik hizmetin kusursuzluğuna sırtını dayayan ve bu hizmeti doğru bir şekilde veren firmalar gelecekte varlıklarını devam ettirebilecekler.
*Logistics and Supply Chain Management: Strategies For Reducing Cost And İmproving Service, second edition p.74
Emre İPEKÇİ – www.emreipekci.com