Cumhuriyetimiz 100. yaşına yaklaşırken ülkemiz günden güne uluslararası ilişkilerde daha etkili olmaya ve artan dış ticaret hacmiyle beraber küresel ekonomiler arasında hızlı bir şekilde yerini almaya başladı. Ülke tarihinde gerçekleşen bir kaç olay şüphesiz bu ilerlemenin mihenk taşlarını oluştururken küresel sermayenin ülkemiz içerisinde bulduğu güvenli ortam da bu ilerlemeyi tetikleyen önemli bir unsur olarak karşımıza çıkıyor.
Atatürk döneminde ki ‘Devletçi’ politikalar, 1950′lere gelindiğinde Adnan Menderes Hükümetinin dışa açılımlı politikasıyla farklı bir hale bürünmüşken Turgut Özal döneminde bu perspektif daha da genişleyerek radikal bir hal almıştır. Daha sonraları gerçekleşen Gümrük Birliği; Avrupa ile ticaretimizin artmasına neden olmuş ve böylelikle Türk iş adamları yabancı piyasaları keşfetme şansı bulmuşlardır. Bu gün geldiğimiz nokta da ülkemiz 135 Milyar Dolar ihracat, 240 Milyar Dolar da ithalat yapan bir ülke konumuna geldi. Toplam dış ticaret hacmimiz 375 Milyon Dolar seviyesinde ve şu an da Dünyanın en büyük 17. ekonomisi durumundayız.
UIaştığımız bu rakamların ekonomik değerlendirmesini bir çok yerde bulmanız mümkün. Ama bu rakamlara ulaşırken arka planda hizmet veren lojistik sektörünün durumunu da iyice irdelemek gerekiyor. Kullanılan taşıma modları, ve alt yapının hali hazırdaki durumu ileriye yönelik hedeflerimiz için dikkate almamız gereken kıstaslardan bazıları. Eski yazılarımdan birinde Konteyner Taşımacılığını irdelerken Dünya’daki durumundan bahsetmiştim. Şimdiyse bizde işler ne durumda kısaca ona değinmek istiyorum.
Türkiye’de Konteyner Taşımacılığının Durumu
Geçtiğimiz yıl ülkemizde yaklaşık 7 milyon TEU (1TEU=20 Foot) konteyner elleçlendi. Kavramlara yabancı olanlar için; bunun yollarda gördüğümüz küçük konteynerlerden 7 milyon, büyük konteynerlerden ise 3.5 milyon adedine denk geldiğini söyleyebilirim. Bu da demek oluyor ki dış ticaret de taşınan malların büyük bir kısmını Denizyoluyla taşıyoruz. Peki bu durum ilerleyen dönemlerde artan kapasiteyi karşılayabilir mi? Ülkemizde hali hazırda yapılan liman ve terminal yatırımları durumun pek de öyle olamayacağını gösteriyor. Dış ticaretimizde durmadan artan bir ivme söz konusu. Geçtiğimiz yılların verileri göz önünde bulundurularak yapılan tahminlere göre yaklaşık 4 yıl sonra; var olan liman ve terminal altyapısıyla, gerçekleşecek olan yük hacmini karşılayamayacağız. Kaldı ki 2023 de ki 500 milyar dolar ihracat hedefimize ulaşmak için, mevcut liman kapasitemizin de 4 kat artması gerekiyor. Sadece bu veriler bile yapılacak çok şey olduğunun bir göstergesi.
Yapılacak yeni yatırımların yanında hali hazırdaki limanların durumu ve işlevselliği de önemli bir faktör. Bu gün Haydarpaşa Limanı şehrin tam ortasında ki konumuyla hem trafiği olumsuz etkiliyor hemde operasyonel anlamda zaman kaybına sebep oluyor. Haydarpaşa’nın üzerindeki baskıyı azaltmak için yapılan Ambarlı Limanı için de durum pek farklı değil. Bu ve benzeri durumlar ülkemizde yeni liman ve terminal yatırımlarının yapılması gerektiğini gösteriyor.
Türkiye de yapılan konteyner elleçlemesinin yarısına yakın kısmı Marmara Bölgesi’nde gerçekleşiyor. Bu durum tek başına bir bölgeye oldukça fazla yükün binmesi demek. Halbuki yapılacak olan yatırımlarla bu oranlar bölgeler arası makul bir seviyeye çekilebilir. Bunun da olabilmesi için limanlar ile diğer taşıma modlarının entegre edilmesi gerekli. Şu an bulunan ve gelecekte yapılacak olan limanların karayolu ve en önemlisi demiryolu bağlantısının yapılması bence ilk öncelik olmalı. İlk okuldan beri öğretilen üç tarafı denizlerle çevrili, üç kıtayla köprü konumunda ki ülkemizde bu dengesizlik bir an önce aşılması gereken en büyük sorunlardan. Var olan coğrafi konumumuzu iyi bir şekilde kullanmak ve bir aktarma merkezi durumuna da gelmek istiyorsak limanlar arası bu dengesizliklerin ve mevzuatlarda yaşanan problemlerin bir an önce aşılması gerekli.
Limanların özelleştirilmesiyle başlayan süreçte yapılan yatırımlarla bir yerlere geldiğimiz aşikar. Ama yapılan yatırımların ileriye yönelik daha iyi planlanması gerekli. Çözümü çılgın projelerde aramak yerine daha tutarlı ve mantıklı yatırımlar yaparak bilhassa Kombine Taşımacılık üzerinde yoğunlaşmalı ve modlar arası entegrasyonu en iyi şekilde sağlamalıyız.
Yazımın başında verdiğim rakamlardan hareketle dış ticaret açığına kayıtsız kaldığım düşünülmesin. Malesef ülkemizde dış ticaret açığı %46 gibi çok yüksek bir seviyede. İlerleyen yıllarda; mesela 2023 de 500 milyar dolar ihracat yaptığımızı varsayalım, bu durumda ithalat rakamımız ne olur kim bilir. Dediğim gibi bu rakamların yorumlanması uzmanların işi. Ama sonuç ne olursa olsun git gide artan ticaret hacmimiz Lojistik yatırımların hem hızlı bir şekilde yapılmasına hem de MANTIKLI ve TUTARLI yapılmasına mecbur olduğumuzu gösteriyor. Lojistikte en çok kullandığımız Denizyoluna da aynı oranda hak ettiği değer ve önemi vermek durumundayız ki ilerde farklı sürprizlerle karşılaşmayalım.
Emre İPEKÇİ – www.emreipekci.com