Bu yazıyı okumadan önce Lojistik Akıl yazısını okumanızı tavsiye ederiz.
Rekabetin kıyasıya yaşandığı günümüzde tüketici davranış ve beklentileri de devamlı olarak değişiyor. Artık daha kalitelisini daha ucuza bulmak için uğraş veriyoruz. Bunun farkında olan firmalar da ürünlerini bu şekilde üretmeye ve tüketicinin beğenisine sunmaya çalışıyor. Firmalar sadece üretim değil her alanda maliyet optimizasyonu sağlayarak giderlerini düşürmenin ve kârlılıklarını arttırmanın peşinde. İşte bu giderler içerisinde en çok paya sahip olanlardan birisi de Lojistik Maliyetler. Önceki yıllarda salt taşıma olarak düşünülen bu maliyetler, yazımın başında da belirttiğim gibi, bu gün gelinen nokta itibariyle çok farklı şekillerde firmalara sunuluyor. Üretimine başlanan andan itibaren raflardaki yerini alıncaya kadar geçen süreç içerisindeki her aşamayı bir lojistik maliyet olarak kabul edebiliriz. İşte bu maliyetlerin düzgün, doğru ve planlı bir şekilde yönetilebilmesi için Lojistik Akıl gerekiyor.
Lojistik Akıl
Ticaretle uğraşan (uluslararası olsun ya da olmasın) her firma, büyüklüğüne ve yaptığı işe göre lojistik sektörüyle bir temasta bulunmak zorundadır. İster Merter’de fason üretim yapan bir tekstilci olun, isterseniz Haramidere Sanayi Sitesinde boya imalatı yapın, isterseniz de Tuzla’da gemi üretin… Her halükarda ihtiyaç duyduğunuz ham madde ya da yarı işlenmiş mamul, üretimini bitirdiğiniz nihai ürün bir şekilde taşınmak durumunda. Kimisinin özel ekipmanlarla ve özel şekillerde taşınması gerekirken, üretimini bitirdiğiniz ürünü özel şartlar altında depolamak zorunda olabilirsiniz. Ölçeğinize göre üretiminizi planlarken, aynı zaman da müşterilerinizi memnun etmek için kaliteden de ödün vermemelisiniz. İşte bu noktada ortaya çıkan seçenek, üretim dışında kalan maliyetlerimizin iyi bir şekilde planlanmasıyla kârlılığı arttırmanın başka yollarını bulmaktır. Yıllardır çalıştığımız nakliyecimiz, emektar şirket arabalarımız, eskiyen ama bir türlü yenileyemediğimiz depolar, içinde bulunduğumuz bilgi çağında hala basit exceller ile takip etmeye çalıştığımız stoğumuz, göz kararı yapılan üretimler ve saymakla bitiremeyeceğim bir çok gelenekçi yöntem güncelliğini yitirmesine rağmen, biz farkında olmadan gücümüzü emip duruyor. Geleneksel yöntemleri bırakıp modern teknikler kullanarak iş yaşantımızın her safhasında mutlak iyiyi hedeflemek birinci önceliğimiz olmalı.
Kim bilir, belki kendi aracımızla yaptığımız taşımanın maliyeti başka bir nakliyeciye o işi verdiğimizde hatırı sayılır miktarda düşebilir. Yıllardır sadık olduğumuz nakliyecimiz ya hala bize fiyat anlamında sadık değilse? Ya o da çağın gerisinde kaldıysa? ‘Fazla mal göz çıkarmaz’ diye düşündüğümüz atıl stoklarımız, fazladan bir depolama maliyeti oluşturabilir. Ucuzken bolca almak yerine planlayarak almak daha kârlıdır belki. Eminim çoğu firma yeni çıkan depolama sistemlerinden bi haberdir. Kaçımız depolama sistemleri fuarını geziyoruz ki zaten? Depo yönetim sistemi kullanmadan yarım exceller ile idare edilmeye çalışılan onca depoya şahit oldum ki… Şimdi bütün bunları geri dönüp değerlendirdiğimizde sadece birkaç tanesinde bile uygulayabileceğimiz modern teknikler maliyetlerimizi hatırı sayılır miktarda düşürecektir. Olayı sadece dış ticaret firmaları açısından değil lojistikçiler ve ülkeler açısından da düşünmek lazım. Doğu Avrupa’ya karadan ulaşmak mı daha maliyetli bizim için yoksa Ro-Ro ile Trieste ya da Toulon üzerinden mi? Oysa ki düzgün bir araç ve rota planlamasıyla çekici ve trailer sayılarının birbirine eşit olması gerektiği denklemini bozmamak işten bile değil. Havayolunda rotaları yenileyip güncellemek, denizyolunda yeni hatlar açmak, ticaret hacminin arttığı pazarlara doğru yeni aktarma limanları ve dağıtım merkezleri ile konsolidasyon hizmetleri sunmak gibi uzayarak giden bir çok şey sayabiliriz. Devlet tarafından teşvik edilen ve desteklenen bir lojistik sektörü orta ve uzun vadede bu desteği maddi anlamda ekarte edebilecek bir çok iyileştirmeyle bize hizmet verebilecektir. Profesyonelce yönetilen bir tedarik zinciri hizmetine sahip olmanın rekabetin oldukça çetin olduğu bu dönemde firmaları bir adım öteye taşıyacak yegane faktörlerden biri olduğu kanaatindeyim.
Umarım bu yazıyı okuyan herkesin aklında; “Acaba bizim yanlış yaptığımız neler vardır?” sorusunu canlandırabilmişimdir. Teknolojinin hızla geliştiği bu çağda kanıtlanmış teoriler, hesaplanmış formüller bile değişirken bize doğru gelen ama bizim yanlış yönettiğimiz bir şeyler mutlaka olacaktır. Unutmamak gereken nokta her doğrunun her firma için geçerli olamayacağı gerçeği. Günümüzde bir çok KOBİ kendilerinden daha büyük veya küresel şirketlerin tekniklerini kopyalayarak, iyi bir yönetime sahip olduğu yanlışına düşüyor. Şirketlerimizi de bir canlı olarak görmeliyiz aslında. Yolun başındaki bir çocukla, olgunlaşan insanın yaşam stilleri ne kadar farklıysa firmaların da strateji ve uygulamalarının ne kadar farklı olabileceğinin bilincinde olmalıyız. Faaliyet gösterilen sektörün dinamiklerini iyi bilmek ne kadar önemliyse, bulunduğumuz sektöre özel Lojistik uygulamaları da öğrenmeli ve uygulanabilir olanları kendimize gore yorumlayarak hayata geçirmeliyiz. Yazımın başında da belirttiğim gibi, bilgi teknolojilerinden her aşamada yararlanmak durumundayız. Çağın gerekliliklerini yerine getiremeyen firmaların orta ve uzun vadede büyümesini beklemek yanlış olacaktır.
Şimdi sıra bu yazıyı okuduktan sonra iş yapış şeklimizi sorgulamak olmalı. En küçük taşımadan en maliyetli operasyona kadar kullandığımız bütün Lojistik süreçler içerisinde “Neyi daha iyi yapabiliriz?” in cevabını bulmalıyız. Her arayışın bizi farklı sonuçlara ve daha iyiye götüreceği gerçeğini unutmamamız dileğiyle,
Hayırlı kazançlar…
Emre İPEKÇİ – www.emreipekci.com