Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) aylık ve aydan aya yıllık ihracat rakamlarını açıkladı. Haberleri hem iyi hem de kötü olarak nitelendirmek olası.
İhracatımızda artışın devam etmesi iyi haberlerden, başka iyi bir haber de AB dışı diğer ülkelere olan ihracatımızdaki artışlar.
Kötü diyebileceğiniz bir haber ise AB ülkelerine olan ihracatımızın gerilemesi.
Bu ülkelere olan ihracatımız, toplam ihracatımızın % 37’si seviyelerine gerilemiş. Bu rakamın % 50’lerin bir hayli üzerinden buralara geldiğini gördüğümüzde bunu iyi olmayan bir haber olarak nitelendirebilirsiniz. Bana sorarsanız, bundan daha güzel bir haber olmasa gerek.
Sohbetimize katılan dostlarımızın hatırlayacağı üzere, geçen haftaki sohbetimizi, gazetemiz DÜNYA tarafından tertiplenen, DHL ve Akbank tarafından yürekten desteklenen ve bu yıl da 10. Yaşını kutlayan ” İhracatın Yıldızları” yarışması katılımcılarından ödül alanlara ayırmıştık. Sohbetimizin sonlarında da yarışmanın sonuçlarına bakarak yorum yapmış ve bu sonuçlar için “varsa yoksa AB ve hatta Almanya mantığı ile ihracata kalkışanlara veya komşusu, tanıdığı, rakibi nereye gidiyorsa oraya ihracat yapmaya çalışanlara ilham verir” şeklinde konuşmuştuk. TİM tarafından açıklanan rakamların incelenmesiyle ortaya çıkacak detaylar, İhracatın Yıldızları ödüllerinin doğru işletmelere yönlendiğini kanıtlayan bir sonuç olarak görülebilir.
İhracatçılarımızın, yıllardır savunduğumuz ” yumurtaları aynı sepete koymama” kavramını uluslararası piyasalarda hayata geçirdiklerini görmek gerçekten mutluluk verici. Ayrıca farklı ülkelere girebilme cesaretini geliştirdikleri ve farklı piyasalarda iş yapma yeterliliklerinin yükseldiğini görebiliyoruz.
Siyasetin de buna sürdürülen bir destek verdiğini görmek de güzel. Muhalefet yapanlar belki bize kızabilirler amma Sayın Kürşat Tüzmen ile başlayan, ihracatın önce komşular ve yakın çevre ile arttırılıp sonra da uzaklara açılması politikasının, Sayın Zafer Çağlayan tarafından geliştirilerek uygulanması ve yeni oluşumlarla güçlendirilmesi, ihracatçımıza gerçekten destek oluyor.
Ancak…
Hakkını asıl alması gerekenler ise ihracatçılarımız. Çanta elde, numune çantanın içinde, teklif cepte ve bazı yerlerde ( mesela Irak’ta) kelle koltukta dolaşan onlar. Büyüklere sözümüz yok. Onlar nasıl olsa bir yerlere gelmişler ve ellerindeki insan kaynağı, sosyal sermaye, ilişkiler ve finansman gücüyle bir şeyler yapıyorlar. Amma onların da dikkat etmeleri gereken noktanın, aktif ihracat yapmak olduğunu, altını çizerek vurgulamak isteriz. Naçizane tavsiyemiz, büyük ihracatçılarımızın kendi ihracat rakamlarını analiz etmeleri ve bu ihracatların ne kadarının kendi yarattıkları piyasalara ait olduğunu ve ne kadarının da kendilerini bulan alıcılara ait olduğunu bulmaları. Bugün kendilerine gelenlerin, yarın başkalarına gidebildiklerini, tekstil piyasaları örneğinde gördük ve sıkıntılarını yaşadık. Akıllı kişilerin ” bu bize olmaz” demeyeceklerini biliyoruz ve umuyoruz ki bunlardan ders çıkartanlar çok olmuştur.
KOBİ ölçeğindeki işletmelerimizin, yeni piyasalara daha yaygın girdiklerini tahmin ediyoruz. Elimizde buna ait bir çalışma olmasa da değişik platformlarda yer alan bilgilerin satır aralarını okumaya çalıştığımızda bu tahmine gidebiliyoruz. Buradaki çabaları yürekten takdir ediyoruz ancak endişe duyduğumuz bir konuyu da dile getirmekte fayda var. Yeni pazarlara giren ve hatta oralarda yatırım yapan iş insanlarımıza T.C. Devleti ne kadar sahip çıkabiliyor? Yeni pazarlara kapı açılması iyi ve güzel bir şey amma oralarda biz ihracatçıların kalıcı olabilmelerini sağlamak da farklı bir olgudur. Karşılıklı ticaret anlaşmalarının yapılması, karşılıklı tavizlerin alınması ve verilmesi güzel amma güçlü olanın menfaatine ne kadar karışabiliyoruz. AB ile 1996’dan bu yana gümrük birliğindeyiz de tarım ürünlerinde ne yapabiliyoruz?
Yapılanları yok saymıyoruz amma biz iş insanları devletten hızlı gidiyoruz ve yolumuzun açılması halinde neler yapabildiğimizi TİM rakamlarından görün diyoruz.
Şefik ERGÖNÜL