1996 yılında Gümrük Birliği’ni henüz yeni yeni içimize sindirmeye çalıştığımız günlerde, o dönemde bir sektörel dergi için kaleme aldığım yazımda; Türkiye’de antrepoların yetersiz olduğu, hem nitelik, hem de nicelik olarak antrepoların iyileştirilmesi gerekliliğinden söz etmiştim. Yıl 2012, ve Türkiye Dış Ticaret rakamları açısından bakıldığında o günlerin çok çok üzerinde ithalat ve ihracat değerlerine ulaşmış durumda. Ve paralel olarak antrepoların sayısında da önemli bir artış olduğunu, ancak hala yeterli düzeyde standartın sağlanamadığını ve çağdaş düzeyde kalite seviyesine erişilemediğini söyleyebiliriz. Elbette yukarıdaki cümlemden rahatsız olacak ve alınacak olan antrepo işleticileri olacaktır, fakat benim sözüm tüm antrepolar için değil elbette, bugün ülkemizde son derece modern, güvenilir ve kullandıkları teknoloji ve yazılımlar sayesinde, yeterli profesyonelliğe sahip çok sayıda antrepo bulunmaktadır. Lojistiğin gelişimine paralel olarak, antrepodaki stokların ürün sahipleri tarafından takip edilebildiği çok sayıda antreponun var olduğunu elbette göz ardı etmemek gerekiyor. Ama bir yandan da, teknolojiden uzak, kısaca güven vermeyen antrepoların da sayısı az değil. Daha ziyade söylemek istediğim, bu konuda tam bir standartın sağlanamamış olduğudur.
(daha&helliip;)
1996 yılında Gümrük Birliği’ni henüz yeni yeni içimize sindirmeye çalıştığımız günlerde bir gazete için yazdığım yazımda; Türkiye’nin lojistik üs olabilme adına her tür coğrafi şarta sahip olduğunu; ama buna rağmen, mevzuatlarımızın pek çok yönden eksikliklere sahip olduğu, antrepoların yetersiz olduğu, hem sayısal olarak hem de kalite olarak antrepoların iyileştirilmesi gerekliliğinden bahsetmiştim. O günden bu yana 14 yıl gibi bir süreci geride bıraktığımızda antrepoların sayısında önemli bir artış olduğunu; ancak standart oluşturma ve kaliteyi yükseltme anlamında ciddi bir yol alınamadığını söylemek mümkün diye düşünüyorum. (daha&helliip;)