Türkiye GSYH’ı içinde yaklaşık %12-13 paya sahip bir sektör olan lojistik sektörü gelişimini hızlı bir şekilde sürdürmektedir. Firmaların taşıma, depolama, stok yönetimi gibi alanlarda artan dış kaynak kullanımı lojistik sektörünün büyümesine katkı sağlamaktadır. Yurt içi ticaret hacmi, yurt dışı ticaret hacmi lojistik sektörünün de boyutlarını belirlemektedir. Yurt içi yük taşımacılığında kara yolu taşımacılığı çok büyük oranla en çok kullanılan yol olmaktadır. Uluslararası taşımalarda ise denizyolu önemli ağırlık oluşturmaktadır. Lojistik sektöründe faaliyet gösteren firmalar maliyet avantajı yaratmak amacıyla multimodal taşıma alanına odaklanmaktadır. Uygun alt yapı yatırımları ve devlet desteği ile bu alanın çok daha fazla önem kazanacağı görülmektedir.
Lojistik sektörünün günün ihtiyaçlarına hızlı bir şekilde cevap verebilmesi için esnek bir yapıya sahip olması gerekmektedir. Lojistik hizmet sağlayıcısı firmalar bu noktada çok önemli bir yol katetmişlerdir. Bugün dünyanın herhangi bir noktasından bir diğer noktasına farklı taşıma modlarıyla kapıdan kapıya teslim taşıma hizmeti sunulabilmektedir. Bu zincir içerisinde bir çok taraf yer almaktadır. Karayolu taşıyıcıları, armatörler, kara, hava, deniz, demir yolu ya da multimodal taşıma işleri komisyoncuları, gümrükleme firmaları, liman işleticileri, gemi acenteleri, depolama hizmeti sunan firmalar, antrepo hizmeti sağlayan firmalar, gümrük otoriteleri, hava yolu şirketleri, depo işletmecileri hizmetin sağlanması için gerekli taraflardır.
Lojistik hizmetlerinin hizmet alıcılarına en iyi şekilde sunulabilmesi kritik önem arz etmektedir. Hizmet alıcıları açısından en önemli konu uygun maliyet ve yeterli hizmet seviyesinin lojistik hizmet sağlayıcıları tarafından sağlanmasıdır. Rekabetin yoğun olarak yaşandığı sektörde maliyet uygunluğu sağlanabilmektedir. Dolayısıyla, hizmet kalitesinin seviyesi daha belirleyici bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Lojistik hizmet sağlayıcısının lojistik hizmet alıcısının hizmet kalitesi beklentisine uygun hareket etmesi gerekmektedir. Bu noktada, uygun hizmetin sunulabilmesi için gerekli tüm faktörleri bir araya getiren lojistik hizmet sağlayıcısının gerçekleşebilecek risklere karşı nakit akışını sekteye uğratmayacak, müşteri memnuniyetini bozmayacak çözümleri de risk gerçekleşmeden oluşturması önem arz etmektedir. Bunun için de sigortalanabilir tüm risklerin doğru sigorta programı ile teminat altına alınması kritik öneme sahiptir.
Lojistik hizmet sağlayıcıları, gerek müşterilerine gerek diğer üçüncü şahıslara verebilecekleri zararlar ile ilgili olarak sigorta çözümünü önemle ele almaktadır. Sunulan hizmetin özelliklerine göre farklı riskler içeren operasyonlar yürütmektedirler. Bu yüzden, sigortalama yapılırken sunulan hizmetlerin tüm riskleri belirlenmeli ve buna göre sigorta programı ve detayları oluşturulmalıdır. Lojistik hizmet sağlayıcılarının bu şekilde bir sigorta programına sahip olabilmesi için sektörü ve risklerini bilen, bu alanda uzmanlaşmış ekiplere sahip ve global marketlere ulaşabilen bir sigorta aracısı ile çalışmaları faydalı olacaktır.
Sektörün GSYH’daki büyük payı, ticaretin etkin bir şekilde yapılmasına verdiği katkı dikkate alındığında ülkemiz için önemi ortaya çıkmaktadır. Belirtildiği üzere sigorta sektör için büyük önem arz etmektedir. Sektörün sigorta ihtiyaçlarına cevap verme noktasında ise sigorta sektörünün gereken önemi vermediği anlaşılmaktadır. Bir çok sigorta şirketi lojistik kelimesini duyduğunda direk ve kesin olarak herhangi bir sigorta teminatı sağlamayacağını ifade etmektedir. Riskin değerlendirmesini yapmaya bile yaklaşmamaktadırlar. Gerek risklerin azaltılması amacıyla gerek müşteri taleplerinin karşılanmasının sağlanması için mükemmel bir depo sistemi kuran bir depo işleticisine bile bir çok sigorta şirketi teminat vermemektedir. Bu yaklaşım ülkemizin en büyük sektörlerinden biri olan bu sektörü zor duruma sokmaktadır. Sektöre kesin bir ön yargı ile bakılmaktadır. Firma bazında risk değerlendirmesi yapmak yerine sektöre genel bir yaklaşım sergilenmektedir.
Lojistik hizmet sağlayıcıları sektörünün büyüklüğü dikkate alındığında, sigorta şirketleri önemli bir prim üretimi sağlayabilirler. Ancak, sektörün büyüklüğü bile sigorta şirketlerinin sektöre bakış açısını değiştirmemektedir. Hasbelkader bir lojistik hizmet sağlayıcısı için teminat sağlayan sigorta şirketi, o firmayı kendine bağımlı hale getirmektedir. Oluşturmuş olduğu sigorta programı firmanın ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikte olmamasına rağmen uzun dönemli bir işbirliği içine girildiğinde, mevcut sigorta şirketine alternatif yaratmak mümkün olmamaktadır. Çünkü, sigorta şirketinin oluşturduğu programda riskler farklı sigorta poliçeleri içinde anlamsız bir şekilde teminata alınmaktadır. Açıkta kalan riskler ise tamamen programın dışındadır. Lojistik hizmet sağlayıcısı, oluşturulan programı kabul etmek durumunda kalmaktadır ve açıkta kalan risklerinin farkına varmamaktadır. Böyle bir yapıda ise mevcut şirketin sağladığı yetersiz teminatları da içeren farklı bir alternatif yaratmakta çok büyük sorunlarla karşılaşılmaktadır. Dolayısıyla, bir kere bir sigorta şirketi ile iş birliği yapan bir firma maalesef kolay kolay o sigorta şirketinden vazgeçememektedir. Bununla birlikte, sigorta şirketi tek şirket bağımlılığının dezavantajlarını farklı olaylarla karşılaştıkça anlamaktadır. Örneğin, sigorta şirketi o müşterisinden kar etmemeye başladığında birden firmadan vazgeçebilmekte ve teminat sağlamamaktadır. Ayrıca, lojistik hizmet sağlayıcısına özel olarak hazırlanmış terzi işi bir çözüm sunamamaktadır. Bu da açıkta kalan risklerin gerçekleşmesi durumunda firmanın oluşan maliyetlere katlanmak zorunda kalmasına sebep olmaktadır. Ayrıca, mevzuata uygun teminat içeriği henüz oluşturulamamıştır. Lojistik hizmet sağlayıcıları da rekabet gibi sebeplerle kendi hukuki sorumluluklarının üstünde bir sorumluluk kabul etmektedirler.
Ülkemizde faaliyet gösteren sigorta şirketlerinin sektöre olumsuz bakış açısı global marketlerden teminat bulunmasına sebep olmaktadır. Bu durum, sektörün prim hacminin önemli bir kısmının yurt dışı piyasalara aktarılması sonucunu doğurmaktadır. Lojistik hizmet sağlayıcılarına sunmuş oldukları hizmetlere göre terzi işi çözümler sunan, Türk Ticaret Kanunu ve diğer ilgili yerel mevzuat ile birlikte, uluslararası konvansiyonlarda belirlenmiş sorumlulukları teminat altına alan ve uygun maliyetli çözümlerle yurt dışı piyasaları önemli bir alternatif haline gelmiştir.
Lojistik hizmet sağlayıcılarının sigorta ihtiyaçlarının net olarak tespit edilmesi ve tespitlere göre uygun maliyetli sigorta programının oluşturulması için lokal çözümler yeterli olmamaktadır. Bu noktada, sigorta şirketlerinin sektöre yönelik olumsuz bakışları değişmediği sürece global piyasalar alternatif olmaya devam edecektir. Bu kadar büyük bir sektörün prim hacmi de maalesef yurt dışına aktarılmak durumunda kalınacaktır. Sektörün özellik ve ihtiyaçlarına göre sigorta programı oluşturmaya uzak duran sigorta sektörü sektörün gelişimine ve dinamizmine ayak uydurmakta geri kalmaya devam edecektir. Sonuç olarak, uygun maliyetli sigorta programının oluşturulması ve bu programın tüm riskleri hukuki sorumluluklara göre teminat altına alabilmesi için global piyasalara erişimi olan, sektörü yakından tanıyan ve tecrübeli bir sigorta aracısı ile çalışmak lojistik hizmet sağlayıcıları için en kolay çözüm yoludur. Böylelikle, lokal sigorta şirketlerinin sektöre olumsuz bakış açılarının etkisini azaltabileceklerdir.