İngiltere Cranfield Üniversitesi’nden Prof. Martin Christopher, “Gelecekte kurumların arasındaki rekabet; ürettikleri ürünlerde veya bu ürünlerin tüketildiği ülkelerde değil, kullandıkları TEDARİK ZİNCİRLERİ arasında olacaktır” diyerek Tedarik Zinciri’nin önemini son derece etkili bir şekilde vurgulamıştır. Yine New ve Payne,1995 yılında Tedarik Zinciri Yönetimi kavramını, hammaddenin elde edilmesinden, üretilen ürünün son kullanıcıya ulaştırılmasına kadar olan süreç içerisinde üretim ve tedarik proseslerinin her bir elemanının birleştirilmesi olarak tanımlayarak, tedarik zincirinin önemine değinmişlerdir.
(daha&helliip;)
Bildiğiniz gibi B2B, İngilizce ” Business-to-Business ” yani ” İşletmeden İşletmeye ” diye çevirebileceğimiz ve müşterilerimizin de bizden aldıkları ürünleri kendi ihtiyaçları için kullandıkları bir iş yapma çeşidi. B2C ise işletmemizin müşterilerinin, perakende piyasaya hitap eden işletmeler olması hali.
Bu tanımdan hareketle sohbetimizin konusu, aynı işi yapan iki ayrı işletmeye bakalım.
Her ikisi de un fabrikası çalıştırıyor. Ancak her iki işletme de pazarlama ve teslimat çalışmalarında biraz sıkıntı yaşıyorlar. Müşterileri değişik sektörlerden ve müşterilerinin arasında, sadece ekmek imalatı yapan büyüklü küçüklü fırıncılar, fabrikalar var. Unlu mamullerin her çeşidine girmiş olanlar var. İrili ufaklı pastaneler ve benzeri işletmeler var.
(daha&helliip;)
Tedarik zinciri hammaddeden başlayarak tüketime kadar olan süreç içinde, şirketlerin uzun dönem performanslarını arttırmak için, sürecin yönetimini ön görmektedir. Tanımı tersinden yorumladığımız takdirde; şirketlerin uzun dönem performanslarında düşme olduğu takdirde bunu tedarik zincirlerinin iyi yönetilmediklerine yorumlayabiliyoruz. Pazar paylarında düşme, karlılıklarında azalma, nakit darboğazına düşme, çalışan memnuniyetsizliği, müşteri mutsuzluğu, sermayedar tatminsizliği, ürün geliştirememe gibi performans kayıplarına düşen tüm şirketlerin tedarik zincirlerini yeniden yapılandırma zorunlulukları söz konusudur. Tedarik zincirleri iyi yönetilemiyordur.
(daha&helliip;)
Bu sene yapılan Davos toplantılarında tedarik zinciri, lojistik ve nakliye risklerinin yönetilmesi de gündeme geldi.
Dış kaynaklı faktörler (doğal felaketler, kötü hava koşulları, kaçakçılık ve organize suçlar, salgın hastalıklar, ticari yolsuzluklar, küresel finansal kriz, deniz korsanlığı, kur dalgalanmaları, ani fiyat değişimleri, enerji arzı, ulaşım alt yapısı, bilgi ve iletişim teknolojisi sorunları, ticari yolsuzluklar, sınır kapılarındaki tıkanıklıklar, politik ve siyasi sorunlar, ani talep değişimleri, ticari kısıtlamalar, terörizm vb.) ve şirket içi faktörler (yetersiz ya da başarısız süreçler, insanlar, sistemler vb,) şirketlerin risk yönetimine bakış açısını değiştiriyor.
(daha&helliip;)
Tedarik Zinciri Yönetimi ve Lojistik Yönetimi Disiplini ve Prensipleri ile Afet Yönetimi
17 Ağustos 1999 (Yalova) ve 23 Ekim 2011 (Van) depremleri, Türkiye’nin afet öncesi ve sonrası yapması gereken birçok şeyin olduğunu gösterdi. Birçok şeyden birisi de lojistik faaliyetlerin daha doğru ve daha etkili yapılmasıdır. Bu faaliyetlerin daha doğru ve daha etkili yapılması için TZY ve Lojistik Yönetimi Disiplini ve Prensiplerine uygun hareket edilmelidir.
TZY ve lojistiğin amacı; Doğru Kişiye, Doğru Şeyi, Doğru Nicelikte, Doğru Nitelikte Doğru Zamanda, Doğru Yerde ve Doğru Maliyetle sunabilmektir. Afet zamanların da ise bu doğrular; Doğru Kişiye, Doğru Şeyi, Doğru Nicelikte, Doğru Nitelikte, Doğru Zamanda ve Doğru Yer olarak düşünülmelidir. Afet sonrası yardımlar; insanların, normal hayata dönmeleri ve yaşadıkları acıların azaltılması için çok önemli olup bu yardımlar; yukarıdaki doğrularla birlikte ama maliyet düşünülmeden sunulmalıdır.
(daha&helliip;)