Çok sevdiğim ve ara sıra anlattığım bir fıkrayı sizlere aktarmak istiyorum. Fırtınalı bir denizde ilerleyen savaş gemisinin komuta mürettebatı, ileride bir ışık fark etmiş ve hemen ışıkla mesaj vererek önlerinde olduğunu düşündükleri geminin rotasını, sancak tarafına 3 derece çevirmesini istemişler. Ancak karşıdan yine ışıkla gelen cevap da siz rotanızı 3 derece iskele tarafına (tam aksi yöne) çevirin dermiş. Bu cevaba içerleyen komutan, hemen kendilerinin bu manevrayı yapmayacağını ancak karşıdakinin rotalarından 3 derece sancak tarafına geçmesi gerektiğini ısrarla bildirmiş. Karşıdan gelen cevap çok basit ve sade. “Siz rotanızı 3 derece iskele tarafına çeviriniz” şeklinde olmuş. Buna kızan komutan “Burası büyük bir savaş gemisi, siz rotamızdan çekilmezseniz size ateş edebiliriz” diye bir uyarı göndermiş. Karşıdan gelen cevap yine kısa ve öz. “Burası filanca deniz feneri, siz rotanızı değiştirmezseniz karaya oturabilirsiniz” olmuş.
(daha&helliip;)
“Arap Baharı” sohbetimizin konusuydu. Birkaç eski dost hem hasret giderip hem de fikirlerimizi tokuşturuyorduk. Arap Baharı denilen olayların tahmin edilebilip edilemeyeceği konusu masaya düştü. Çoğunluk tahmin edilemez dediyse de ben bu görüşe biraz muhalefet ettim.
İki yıl önce bu sütunlarda yayınlanan sohbetimizin başlığı şöyle idi; “Risk… Yönetelim mi, kaçalım mı?” konusu da, geleceğe yönelik tahminlerde bulunmak ve oluşabilecek riskleri yönetmek için farklı seçenekler geliştirmekti. O yazıda başrollerinden birinde Robert Redford’un oynadığı “Akbabanın Üç Günü” filmini hatırlatmış ve şöyle demiştim; “filmde Amerikan haber alma teşkilatının örtülü bir bürosunda, dünyada yayınlanmış bütün kitap ve dergiler okunup “Açık Kaynak İstihbaratı” yapılmakta. Yani dünyada yayınlanmış tüm roman, dergi ve gazeteler ayrım yapılmaksızın okunmakta, taranmakta ve bunların içinde gizli anlamlar, mesajlar ve olağan dışı fikirler aranmaktadır,” diye devam ediyorduk.
(daha&helliip;)
Nasıl da heyecanlıydı tüm gençler; her biri bir tarafa koşuşturuyor, her biri daha fazla ne yapabilirim, biraz daha nasıl güzelleştiririm ortamı ve konukları nasıl daha iyi ağırlarım telaşesi içerisindeydiler. Yoktu birbirlerinden bir farkları, taşıdıkları okul kimliklerinin dışında. Kimden söz ettiğimi merak ettiniz elbette; Yeni Yüzyıl Üniversitesi öğrencileri ile Kültür Üniversitesi öğrencilerinden.
İlk olarak 27 Mart Salı günü Yeni Yüzyıl Üniversitesi’ndeki Otomotiv Lojistiği konferansından bahsetmek istiyorum. Aynı zamanda benim de öğretim görevliliğini yürüttüğüm; çok sevgili lojistik ve dış ticaret bölümü öğrencilerinin, aynı adla kurdukları klüp tarafından organize edilen bu güzel etkinlikte, amaç otomotiv lojistiğini ele almak, katılanlara otomobilin üretiminin çok sayıda malzemeden oluşan bir özelliğe sahip olduğunu ve dolayısı ile lojistiğin bu sektörün can damarı olduğunu anlatabilmekti. (daha&helliip;)
Atatürk, sadece çok iyi asker,strateji ve taktik uzmanı, teşkilatçı veya devlet adamı değildir. Atatürk, iyi bir lojistik uzmanıdır. Askerlik hayatı süresince ve sonrasında lojistik yönetimi ile ilgili planlamalar ve uygulamalar yapmış hatta ölümünden 54 gün önce hasta yatağında dahi lojistik ile ilgili konularda bilgiler almıştır.

Mustafa Kemal ATATÜRK'ten Lojistik Dersleri