Lojistik eğitimi veren meslek yüksekokulları veya lisans bölümlerinin sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu okulların sayısının her geçen gün artması sevindirici, lojistik sektörü için önemli ve gelecek adına faydalı bir durum oluşturmaktadır. Lojistik bölümünde okuyan öğrencilerin teorik bilgilerinin yanında saha tecrübeleri de kazanmaları, pratik yapmaları okul biter bitmez iş bulma noktasında kendilerine çok büyük faydalar sağlayacaktır. Tabi ki bu duruma imkan sağlamak lojistik eğitimi veren üniversitelerimizin katkısı, müfredat değişiklikleri ve yasal mevzuatlarla olacaktır.
Şöyle ki; Haftada 5 gün okula giden bir lojistik öğrencisinin bu 5 günün en az 1 gününü bir lojistik şirketi veya lojistik faaliyetlerin yoğun olarak yürütüldüğü bir şirkette çalışması zorunlu hale getirilmelidir. Bu şekli ile pratikte öğrendikleri bilgileri teorik bilgileri ile bütünleştirirlerse, mezun olduklarında sektöre ve kendilerine daha faydalı olacaklardır. Yani bir bakıma lojistik sektörüne veya sektörlerine hazır duruma gelmiş olacaklarıdır. Teorinin, sahada pratiğini yapmak çok önemlidir. Şuan, lojistik mezunlarının yaşadığı en büyük problem, iş başvurusu yaptıklarında kendilerinden “iş tecrübesi” istenmesidir. İşte bu durumu yeni mezunların lehine çevirmek adına haftada bir ya da iki gün pratik yapma şansı tanınmasının önemli bir konu olduğu kanaatindeyim. (daha&helliip;)
Bazen Türkiye’de birden bire lojistik eğitimi veren okulların sayısının çığ gibi arttığını söylüyor, hatta eleştiriyoruz. Ama bunu yaparken, elbette bu okullarımızda yeterli sayıda uzman ve saha tecrübeli eğitmenlerimizin olmayışı veya az sayıda olması, temel eleştiri nedenimizi oluşturuyor. Hatta müfredatların dahi eğitmenlerin hangi konuları anlatabildiğine göre belirlendiğini duyuyor, bu konuda öğrenci arkadaşlarımızın da serzenişlerine tanık oluyoruz. Ancak bugün, yine “iyi ki lojistik bölümleri var, iyi ki lojistik öğrencileri var” dediğim günlerden birisiydi; Yeditepe Üniversitesi Lojistik Kulübü sayesinde. Onlara sonsuz teşekkür ediyorum, ve her biri ile ne kadar gurur duysak azdır diyorum.
Bu tarz konferans, panel, forum gibi organizasyonlara genç lojistikçilerin çok fazla ilgi gösterdiklerini düşündüğümde ise, yukarıda bahsettiğim tezimin sanki biraz doğrulandığını düşünüyorum. Uygulamanın içerisinde yer alan kişileri dinlemeye bu denli ilgi duymaları beni bu tarz düşünmeye itiyor nedense; ancak bu ilgilerini takdir etmeden de geçmek mümkün değil. Bugün Yeditepe Üniversitesi’nin düzenlediği organizasyonda; bir çok farklı üniversiteden öğrenci mevcuttu, hem de Türkiye’nin pek çok farklı illerinden. Sanırım dayanışmanın önemini ve nasıl yapılacağını hepimize bir kez daha gösterdiler, onlarla ne kadar gurur duysak azdır.
(daha&helliip;)
Ulusal ve uluslararası taşımacılar 2003 yılına kadar eleman kaynağını genellikle alaylı olarak yetiştiriyordu. Bende bir “Alaylıyım.” Alaylılar da olmaya devam edecektir. Ulusal ve uluslararası taşımacılıkta ve 1999’da UND’nin önermesi ile kurulan İstanbul Üniversitesi’ne bağlı hazırlık sınıfı dahil 5 yıllık Lojistik Yüksek Okuluyla lojistik kavramı oluşmuş, lojistik ve tedarik süreçlerinde sektör ve işletmeler 2003 senesinden itibaren okullu çalışanlar ile tanışmaya başlamıştır.
Ulusal ve uluslararası taşımacılar 2003 yılına kadar eleman kaynağını genellikle alaylı olarak yetiştiriyordu. Bende bir “Alaylıyım.” Alaylılar da olmaya devam edecektir. Alaylı sözlükte; “bir mesleği okulunu okuyarak değil de, usta-çırak ilişkisi içerisinde çalışarak öğrenen kişi” olarak tanımlamakta. (daha&helliip;)