Ülkemizin ne denli önemli doğal kaynaklara sahip olduğunu her zaman söyler ve konuşuruz. Yatırımın ve üretimin artan bir grafik çizmesi bizler için zorunlu bir durum teşkil ediyor; artan üretim, yeni iş sahaları, işsizlik oranının düşerek istihdamın artması ve beraberinde de hiç şüphesiz ihracat miktarlarının da artmasını beraberinde getirecektir. Ülkelerin mali dengelerindeki açığın çok büyük bir kısmı ithalat ile ihracat arasındaki dengesizlikten meydana gelmektedir, üretimi tüketimden az olan kendilerine belli oranlarda da olsa yetemeyen ülkeler, doğal sonuç olarak ithalata yönelmekte, bu da döviz açıklarını doğurmakta ve fakirleşme hızını arttırmaktadır.
Peki iyileştirme adına neler yapılabilir, bir de ona bakalım.
1- Sanayiyi mutlak surette geliştirmeli ve önemsemeliyiz. Hatta bir süre sonra seçiciliğimizi artırmak suretiyle; daha fazla katma değer sağlayan üretim sahalarına yönelmeliyiz. Bunun için, devletimizin de üretimi destekleyici ciddi tedbirler alması ve teşvikleri sunması zorunlu.
(daha&helliip;)
Dünya Gazetemizde “İhracatta takas dönemi” başlığı ile yayınlanan arkadaşımız Serkan Akıncı’nın haberi, bana eski bir fıkrayı hatırlattı. Üç yıl kadar önce, başka güzel bir olay nedeniyle sizlere aktardığım fıkrayı, daha önce okuyan dostlarımızın affına sığınarak yeniden yazıyorum.
Ülkenin birisinde bir ayakkabı üreticisi ihracata başlamak istemiş. Yapılan çalışmalar sonucunda hedeflenen pazarlardan birisine bir pazarlamacı göndermişler. Giden pazarlamacı birkaç gün sonra merkeze bir ileti göndererek umutsuzlukla “Burada hiç ayakkabı pazarı yok, zira herkes yalınayak dolaşıyor. Ayakkabı giymek gibi bir adetleri yok“ demiş. Şirketin sahibi olan kişi biraz da şaşkınlıkla okuduğu mesajı tartışmak için, giden pazarlamacının amirini çağırmış ve “Neler oluyor” diye sormuş. Giden pazarlamacı geri döndükten sonra, amiri olan kişiyi bu pazara göndermişler. O da birkaç gün araştırma yaptıktan sonra patronu aramış. “Efendim iyi haber, burada hiç kimse ayakkabı giymiyor, bu pazara girebilirsek herkese ayakkabı satarız. Kötü haber ise ülkenin ayakkabılara ayıracak dövizi yok” demiş. (daha&helliip;)
Çok sevdiğim ve ara sıra anlattığım bir fıkrayı sizlere aktarmak istiyorum. Fırtınalı bir denizde ilerleyen savaş gemisinin komuta mürettebatı, ileride bir ışık fark etmiş ve hemen ışıkla mesaj vererek önlerinde olduğunu düşündükleri geminin rotasını, sancak tarafına 3 derece çevirmesini istemişler. Ancak karşıdan yine ışıkla gelen cevap da siz rotanızı 3 derece iskele tarafına (tam aksi yöne) çevirin dermiş. Bu cevaba içerleyen komutan, hemen kendilerinin bu manevrayı yapmayacağını ancak karşıdakinin rotalarından 3 derece sancak tarafına geçmesi gerektiğini ısrarla bildirmiş. Karşıdan gelen cevap çok basit ve sade. “Siz rotanızı 3 derece iskele tarafına çeviriniz” şeklinde olmuş. Buna kızan komutan “Burası büyük bir savaş gemisi, siz rotamızdan çekilmezseniz size ateş edebiliriz” diye bir uyarı göndermiş. Karşıdan gelen cevap yine kısa ve öz. “Burası filanca deniz feneri, siz rotanızı değiştirmezseniz karaya oturabilirsiniz” olmuş.
(daha&helliip;)
E-Ticaret nedir, ne değildir diye fikir yarıştıyoruz dostlarla.
Benim kişisel görüşüm biraz klasik kalıyor. Herhangi bir alım satım işleminin E-Ticaret sayılabilmesi için, malın veya hizmetin, internet üzerinden beğenilip alınmaya karar verilmesi, ödemenin internet üzerinden yapılması ve ürünün alıcıya sevkedilmesi emrinin çıkması işlemlerinin hepsinin elektronik ortamda yapılıp bitirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Öte yandan bu kapsama karşı çıkan genç arkadaşlarımız daha ileri giderek, mobil cihazlar üzerinden yapılan ticaretin de M-Ticaret diye adlandırılması gerektiğini savunuyorlar. Onlar ayrıca, internetin tüm nimetlerini kullanarak yapılan satış bağlantılarının da E-Ticaret olarak adlandırılmasının da daha anlamlı olduğunu düşünüyorlar.
(daha&helliip;)
Dünya gazetesinde yer alan ve arkadaşımız Naki Bakır tarafından hazırlanmış bulunan “Sanayinin İthal Girdi Bağımlılığı Sürüyor” başlıklı bir haber yer aldı. Haberde, ithalatta en büyük payı 56.2 milyar dolarla “sanayi için işlem görmüş hammaddeler” başlığı altında ithal edilen hammaddelerin aldığı belirtiliyordu. Bize ilginç gelen diğer bir detay da haberin içerisindeki çizelgede yer alan ” İhracat” başlığı altında duruyordu. Burada ” Hammadde (ara malları)” başlığında yer alan ihracat tutarı ise 50.5 milyar dolar olarak görülüyordu.
Burada ilgimizi çeken nokta da hem ihracat hem de ithalat kalemlerinin birbirlerine aynı sayılabilecek kadar yakın olmalarıydı.
(daha&helliip;)