Tedarik zinciri içinde ürün hareketi olan her işletme depo kullanmaktadır. Arz ve talebin bir birine eşit olmadığı her durum bize ürünlerimizi depolama zorunluluğu getirmekte. Sermayemizi bağladığımız, borçlanarak satın aldığımız, kredi borçlarımızın karşılığı olan depolarımızdaki mallarımıza piyasa terimi ile stok, işletme terimi ile envanter diyoruz.
Stoklarımızın çok dikkatli yönetilmesi gerekmekte. Talebi karşılayamayan bir stok seviyesi, müşteri memnuniyetsizliği yaratmakta, müşteri ve pazar payı kaybına neden olmaktadır. Her talebi karşılama telaşı da stok miktarlarımız arttırmakta, depolama maliyetlerimizi yükselmekte, finansal giderlerimizi şişirmektedir. Arz ve talebin dengelenmesi dediğimiz stok veya envanter yönetimi, artık stok kartlarımızda, kağıt ve kalemle hatta excel tablolarıyla da kontrol edilememektedir. Depo yönetimi yazılımı dediğimiz harika yazılımlar çıkmıştır ortaya. Bir depo içindeki her türlü hareketi planlayan, optimize eden, iş emrine bağlayan, operasyonu ölçen, sonucu raporlayan ve planlama ile sonuç arasındaki farkı ortaya koyan yazılımlar çalışmaktadır depolarımızda.
(daha&helliip;)
AB tarafından hazırlanan son Beyaz Kitap, lojistiğin her iki ana kaleminde, taşımacılıkta ve depolamada çevreyi kirletmeyen, lojistiğin çevreye olan olumsuz etkisini azaltan öneriler getirmekte; hatta önümüzdeki yıllar için ölçülebilir hedefler ortaya koymaktadır. Ortaya konan hedefler, ancak bu günden çalışmaya başladığımız takdirde ulaşabileceğimiz kadar zordur; yani son dakikaya kadar bekleyip “süre uzatımı” isteyeceğimiz hedefler değildir.
Çevre kirliliği ile mücadele henüz ölçülemediği için tam anlamıyla zorunlu kale gelmemiştir. Depolama, taşıma, dağıtım, yani lojistik hizmeti veren kuruluşlar kendi yaptıkları işlerin çevreye olan etkilerini ölçmek ve bu ölçümleri yönetmeliklerin önereceği limitlerle karşılaştırmak, hatta limitlerin altına indirmek için iş planları yapmak zorundadır.
(daha&helliip;)
Geçtiğimiz hafta lojistik sektöründe çalışmanın ne kadar zor bir iş olduğunu yazmıştım. Lojistik gerçekten zor bir iş. Her türlü aksiliğe, soruna, riske, probleme, zorluğa rağmen yine de lojistik işini yapıyoruz. Tüm olumsuzluğuna rağmen öyle güzel yanları var ki; yapanlar bırakamıyor. Yeni iş yapmak isteyenler de sektöre girmeye çalışıyorlar.
Her şeye rağmen lojistik güzel bir iştir. Taşımacılıktan, depolamadan biraz uzaklaşır ve kendinizi lojistiğin temeli olan süreç yönetimine yönlendirirseniz görürsünüz. Birden bir orkestrayı yöneten şef noktasında bulacaksınız kendinizi. Karşınızda izleyici sıralarında yer alan müşterileriniz sizi izlemekte. Sizin bestelediğiniz kamyonlarla, kamyonetlerle, uçaklarla, gemilerle, trenlerle, forkliftlerle, trans paletlerle, depolarla, raflarla, sevk emirleriyle sizi bekleyen üyelerinize ilk notayı verecek ve hızlarını, uyumlarını ayarlayacaksınız. Yanlış çıkan bir notanın, zamanından önce veya sonra yapılan bir girişin tüm eseri, tüm çıktıyı bozmaması için tüm dikkatinizle yöneteceksiniz. Sonunda beğenilirse alkış alırsınız ve hizmetinizin bedelini öderler. Çok beğenilirseniz tekrar için alkışlanır ve gelecek sefer de aynı hizmeti siz istemeden alırsınız. Beğenilmez ise o seyircileri tekrar karşınızda bulamayacağınıza emin olun. Yerinizde başka şefler olacak başka enstrümanlar ses çıkartacaktır. Her sanatçı alkış için yaşar. Lojistik de doğru müziği yaptığımızda en kolay alkış alabileceğimiz bir iş koludur.
(daha&helliip;)
Hayatta bazı şeylerin tanımı olmaz, ve olmamalıdır da. Çünkü bir şeyleri tanımlamaya başladığımızda onun sınırlarını çizer ve olanaklarını daraltırız. Eğer aklımıza herhangi bir şey geldiğinde tanımı kafamızda canlanıyorsa daha ilk etapta yapacaklarımıza sınırı koyduk demektir. Mesela binlerce yıldır her insanın kalbinde olan ‘AŞK’ ın bir tanımı hala yoktur, aslında Aşk’ı yaşanılır kılan da onun bir tanımının olmamasıdır. Her gönülde farklı yaşanır aşk; herkes için farklı anlamlar ifade edebilir. İşte bu sebepledir ki Hz. Adem’den bu yana insanlığın kalbinden hiç eksik olmamıştır.
Bende hayatımda bazı şeylerin tanımını yapmadan yaşamayı seven biriyim. Aşkın, ailenin dostluğun ve gün gelir de zihnimi daraltır, başarımı azaltır diye lojistiğin tanımını hiç yapmamaya çalıştım ve var olan tanımlarına da kafamda baş kaldırdım hep. Hiç bir zaman sınır koymadım ki gün gelir de sınırları aşmak gerekirse zorluk çıkmasın diye. Şimdiler de ileriye yönelik lojistik ile alakalı öyle tahminler ve projeler var ki eminim onlarda zihinlerinde tanımla gezmeyen akıllı insanlar tarafından tasarlanmakta.
Futbolda; top, savunmadan orta sahaya gelir; orta saha, topu forvete aktarır ve forvet, rakip kaleye gol atmaya çalışır.
Orta saha, futbolun dağıtım merkezi veya depodur. Orta saha oyuncuları, dağıtım merkezinin yöneticileri ve çalışanlarıdır. Orta saha, savunmadan (kaleci, stopper, libero) gelen toplarla beslenir ve orta saha oyuncuları da gelen topları ya çok fazla ayağında tutmadan hemen ya da orta sahada bir-iki pas yaparak ileriye çıkarır ve forvete pasını verir. Lojistikte olduğu gibi ürünler; fabrikadan, dağıtım merkezine nakledilir ve daha sonra ya cross docking gibi bekletilmeden ya da bir süre bekletildikten sonra satış veya tüketim noktalarına dağıtılırlar. (daha&helliip;)

