Türkiye genelinde eğitim veren; Tedarik Zinciri Yönetimi, Lojistik ve Uluslararası Ticaret bölümlerinde okuyan öğrenci arkadaşlarım ile devamlı iletişim halindeyim. Elimden geldiğince, vakit buldukça onlar ile görüşmeler yapıyoruz. Sorularına ve yardım taleplerine naçizane cevap vermeye çalışıyorum. Sıkıntılarını dinliyor, onlar ile istişareler yapıyor, bir çözüm yolu bulmak adına konuşuyoruz. Bu bağlamda, bizzat mentörlüğünü yaptığım 6 tane öğrenci arkadaşım var.
Şunu gördüm ki bu arkadaşlarımız gerçekten lojistik öğrenmek istiyor. Gayret gösteriyor. Lojistik kulüpleri kurup ellerinden geldiğince öğrenme ve pratik odaklı aksiyonlar içine giriyorlar. Kimi zaman kendi ceplerinden paralar ödeyerek geziler düzenliyor, derslerde öğrendikleri teorik bilgileri pratik anlamda gözlemliyorlar.
Bazı üniversitelerimizin maddi anlamda problemleri yok. Sponsor destekli veya üniversite yönetimin destekleri ile ciddi anlamda öğrenme odaklı çalışmalar yapabiliyorlar.
Peki ya yapamayanlar? Sponsor bulamayanlar? Maddi destek alamayanlar? Onlar ne olacak?
Üniversite yönetimlerinin özellikle pratik anlamda öğretinin arttırılmasın yönelik ivedi çalışmalar yapması gerekmektedir. Bu sadece lojistik anlamda değil, pratiğin ihtiyaç duyulduğu tüm bölümlerde olmalı. Daha önce yazdığım bir yazımda “lojistik öğrencilerine daha çok pratik yapma hakkı tanınmalı” diyerek aslında onları mezun olduklarında sektöre hazır olmaları noktasında tecrübe kazandırılması konusunu ele almıştım.
Mesela üniversiteler, daha önce Prof. Dr. Okan Tuna hocamızın öncülüğünü yaptığı “Lojistik Laboratuvarları” daha geniş kapsamda mutlaka kurmalıdırlar.
Tedarik zinciri içinde ürün hareketi olan her işletme depo kullanmaktadır. Arz ve talebin bir birine eşit olmadığı her durum bize ürünlerimizi depolama zorunluluğu getirmekte. Sermayemizi bağladığımız, borçlanarak satın aldığımız, kredi borçlarımızın karşılığı olan depolarımızdaki mallarımıza piyasa terimi ile stok, işletme terimi ile envanter diyoruz.
Stoklarımızın çok dikkatli yönetilmesi gerekmekte. Talebi karşılayamayan bir stok seviyesi, müşteri memnuniyetsizliği yaratmakta, müşteri ve pazar payı kaybına neden olmaktadır. Her talebi karşılama telaşı da stok miktarlarımız arttırmakta, depolama maliyetlerimizi yükselmekte, finansal giderlerimizi şişirmektedir. Arz ve talebin dengelenmesi dediğimiz stok veya envanter yönetimi, artık stok kartlarımızda, kağıt ve kalemle hatta excel tablolarıyla da kontrol edilememektedir. Depo yönetimi yazılımı dediğimiz harika yazılımlar çıkmıştır ortaya. Bir depo içindeki her türlü hareketi planlayan, optimize eden, iş emrine bağlayan, operasyonu ölçen, sonucu raporlayan ve planlama ile sonuç arasındaki farkı ortaya koyan yazılımlar çalışmaktadır depolarımızda.
(daha&helliip;)