Malum, taşımaların çok daha kolay ve yüklemelerin daha verimli yapılabilmesi için denizyolu’nda 1920’lerden itibaren konteynır yüklemelerine geçilmiştir. Denizyolu taşımacılığının çoğu bu standart 20’DC, 40’DC, 40’HC, open top, flat rack vs. konteynırlar ile gerçekleşir.
Konteynır taşıyan gemiler, seferlerini genelde haftalık veya iki haftada bir yaparlar ve hazırlık süreci de bu doğrultuda olur.
Havayolu taşımacılığının genelinde yolcu uçakları kullanılır.Bunlar genelde 10 tona kadar yük alır ve kargolar havalimanında palet denilen tekerlekli açık metal dorse ve özel uçak konteynırlarına konulup uçağa yüklenir.Uçakların sefer sayıları ve zamanları rutindir ve olağan dışı bir gelişme olmadığı takdirde burada bir değişiklikle karşılaşılmaz.
Kara taşımacılığının çoğu ise artık tenteli 13,60 m. uzunluğundaki tırlar ile gerçekleşmektedir.
Parsiyel taşıma hizmeti veren nakliye firmaları da Türkiye’den çıkış veya karşı ülkeden geliş seferlerini bir standarda bağlamıştır.Seferleri haftada bir ise Cuma günleri, haftada 2 gün ise genelde Çarşamba ve Cuma günleri olur.
Ülkemizde çok yaygın bir taşıma şekli olmasa da demiryollarında da durum aynıdır.Ülkenin resmi idarelerinin elinde bulunan demiryolu ağı üzerinde bir hat oluşturmak için yine standart bir süreç sunulmaktadır.
Tüm bunlar, nakliye sektöründe hizmet verenlerin güncel işleyişi.
Peki bu hizmeti alan firmalar açısından durum nedir?
Anlaşılacağı üzere nakiye hizmeti alan firmalar için artık seçim yapmak bir hayli zordur.Zira, nakliye firmalarının verdiği servisler arasında nerede ise bir fark kalmamıştır.
Hangi nakliyeci/forwarder ile çalışılır ise çalışılsın malzemeler aynı uçaklarla, aynı gemilerle taşınmakta ve karayolunda da aynı tip tırlarla sevk olunmaktadır.
O halde, hizmet alan firmalar açısından fiyat dışındaki parametre ne olacaktır?
Günümüzde, nakliye firmalarının farkını gösterebileceği en önemli alan sahip olduğu nitelikli insan kaynağıdır ve yukarıdaki soruya verilecek cevap ancak alttaki gibi özetlenebilir;
– Nakliye firmalarının (hem satış hem operasyon departmanlarının) müşteri odaklı yaklaşımı seçmiş ve içselleştirmiş olmaları
– Nakliye firma yetkililerinin müşteri ile sıcak ama beli bir mesafeyi hep koruyan, iş ciddiyetini benimsemiş ve güven veren ilişki kurabilmesi (Gerek telefon görüşmeleri, gerek email yazışmalarında)
– Müşteri ile muhatap olan nakliye firma yetkililerinin iş bilgisinin karşı tarafı ikna ve tatmin edici seviyede olması
– Nakliye firmasının evraklama işlerinde hata yapmaması
Tüm bunların “terzi işi” diye tabir edilen, ‘müşteriye özel hizmet’ sunma anlamına gelmeyeceği muhakkak.Yani, nakliyeci ne kadar müşteri odaklı olursa olsun, müşterisine operasyonel anlamda bir kazanım sunamayabilir. ( örneğin; müşteri 1 palet malını Almanya’dan Türkiye’ye aynı gün yola çıkaramayabilir)
Buna rağmen, bir hayli ağır bir rekabetin yaşandığı bu sektörde, ‘bu adamlar bu işi iyi yapıyor’ izlenimi verebilmek de oldukça önemlidir
Ahmet CORA