İhracata bakış açısını etkileyen ve özellikle KOBİ boyutundaki birçok işletmenin “İhracat bizim boyumuzu aşar” endişesi ile hareket etmesine neden olan unsurlardan birisi de “Ödeme almama endişesi.”
Geçtiğimiz günlerde yaptığımız ihracat eğitimlerinden birinde, katılımcı dostlarımızdan birisinin aktardığı olay, hem bu konudaki endişelerin işletmelerin ihracata yönelmesini nasıl etkilediğini hem de bilgi eksikliğinin kendilerini nasıl zarara uğratabileceğini vurguluyordu. Arkadaşımız gıda maddesi ihraç etmiş, ancak varış ülkesinde karşılaştığı sorunlar nedeniyle alıcısından tahsilat yapamamış ve kendisini üzecek bir miktarda para kaybına uğramış. Uzun uğraşlar sonrasında bu ihraç malını başka bir şekilde değerlendirip, kaybettiği paranın bir kısmını geri alabilme olanağı bulmuş. Şimdi de ihracata biraz endişe ile bakarak “Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer” deyişine uygun bir şekilde, “İhracatın detayına bir inelim de sonra yeniden başlar mıyız ona bakalım” diye eğitime katılmıştı.
(daha&helliip;)
İhracat yapanların korkulu rüyası, sattıkları ürünün bedelini tahsil edememektir. Aslında bu olayın, kuşkuya yer bırakmayacak bir şekilde her ticaret erbabı için aynı olduğunu da kabul etmemiz gerekir. Hâl böyle olunca da risk ifadesini kullanmadan geçemiyoruz. Risk ticaretin her yerindedir. Ayrıca halk arasında çok yaygın olarak kullanılan bir deyişle ifade edildiği gibi “Ne kadar risk varsa, o kadar para vardır.”
Uluslararası ticaretin KOBİ’lere biraz tedirginlik veren tahsilât riskinin ötesinde ürün geri çağırma, ürün garantisi, mesleki sorumluluk gibi, işin yapılıp paranın alınmasından sonra dahi işletmelere sorumluluk yükleyebilecek olası riskleri de unutmamak gerekiyor. Bu nedenledir ki “RİSK” dediğimiz faktör, göğüslenmesi değil, yönetilmesi gereken bir unsurdur.
(daha&helliip;)