Son yıllarda devlet politikalarında büyük oranda bir değişim söz konusu. Şüphesiz bunun en büyük sebebi 3 dönemdir iktidarın tek bir partide olması. Ve bu durum geride bıraktığımız yıllarda Türk dış politikasını daha geniş eksenli ve daha kapsayıcı bir hale getirirken, ülke içinde yapılan bazı değişimler de şüphesiz ülkemizin kaderinde önemli bir rol oynuyor.
Bu değişimlerin en başında gelenlerden biri de yapılan ve hala yapılmaya devam eden ‘özelleştirmeler’. Şöyle bir bakıyorumda özelleştirme adına neleri elden çıkarmadık ki; Türk Telekom’dan Tüpraş’a, Petkim’den Mersin Limanı’na kadar bir çok kurum; devletin işi işletme yönetmek değil diyerek farklı firmalara ve yabancı devletlere verildi. Yapılan bu özelleştirmelerin doğruluğu, getirisi elbette sorgulanabilir ama benim konum; nedense özelleştiremediğimiz ya da en azından serbestleştiremediğimiz demir yolları.
(daha&helliip;)
Perşembe Rotası’nda yer alan son yazımda vermiş olduğum bazı rakamsal verileri bir kez daha hatırlatarak söze girmek isterim. Türkiye’nin ihracatında taşımacılık türlerinin dağılımında;
· Denizyolu taşıması 58,7 milyar USD (%51)
· Karayolu taşıması 46 milyar USD (%40)
· Havayolu taşıması 7,7 milyar USD (%0,6)
· Demiryolu taşıması 0,9 milyar USD (%0,07)
şeklinde bir dağılım olduğundan ve Türkiye’nin ihracatında kara ve denizyolunun hakimiyetinden söz etmiştim. (daha&helliip;)