Ticaret günlük hayatımızın artık değişmez bir parçası halini aldı. Bazen konferanslarda veya eğitimlerde soruyorum aranızda ticarette taraf olmamış kimse var mı diye, el kaldıranlar oluyor. Sonra da onlara, marketten yaptıkları bir alışverişte dahi ticaretin tarafı olduklarını hatırlatınca, “doğru ya” diye mırıldanıyorlar. Evet, hepimiz ticarette bir taraf olarak sürdürüyoruz hayatımızı, yalnızca mal alışverişi yapıp para kazanmamız gerekmiyor.
İç ticaret gelişimini sürdürürken, özellikle dünya üzerindeki ülkelerin birbirleri ile olan ticaretleri de gelişen teknoloji ve lojistik hizmetleri sayesinde sürekli artan bir trend göstermekte. Dış ticaretin gelişimi sanayi devrimi ile başlar, bu dönemde ülkeler, ürettikleri fazla ürünleri dış ülkelere satma ihtiyacı hissettiler. Bu durum onları uluslararası ticarete teşvik etmeye neden oldu. Yine 19. yüzyılın ilk dönemlerinde yaşamış Adam Smith “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” felsefesi ile hem ülke içi, hem de uluslararası ekonomik faaliyetlerde liberasyon anlayışını benimsediğini ortaya koymuştur. Ancak uluslararası ticaretin asıl gelişimi, daha ziyade 2. Dünya Savaşı’ndan sonra başlar. 1929 yılında tüm dünyayı saran ekonomik krizin üzerine, bir de 2. Dünya Savaşı eklenince ülkelerin gelişimi de çok önemli ölçüde durağanlaşmıştır. Savaş sonrası ulusal ekonomiler ya da ulus devletler arasındaki ticaret artmıştır.
(daha&helliip;)