Dünya insanoğlu için daha kolay ve hızlı yaşanabilecek bir hale geldikçe, kirlenmesi de o denli hızlanmaya başladı.Tükettikçe artıklarımızın depolanması bir sorun olmaya başlamışken bir de ayağımıza kadar gelen ürünlerin doğaya olan olumsuz etkisi de iyiden iyiye kendini gösterir oldu. İki bin liralık telefonumuz Çin’den, koruma kılıfı Singapur’dan, bataryası Hong Kong’dan, İşlemcisi Amerika’dan gelince bu süreç gittikçe hızlanıverdi. Günümüzde ürünlerin yüzde 90’dan daha fazlası üretildikleri yerden farklı yerlerde tüketiliyor. Bu durum haliyle lojistik faaliyetlerin genişlemesine ve taşınan mal miktarının devamlı olarak artmasına sebep veriyor.
Üretim arttıkça doğa anadan hep daha fazlasını koparmaya başladık. Hem kopardık hem de işimizi bitince yine onun çaresiz kollarına atıverdik pisliğimizi. Şimdiyse geldiğimiz nokta da; kutuplardaki eriyen buzlardan, daha geçirgen hale gelen atmosferden, ve azalan orman örtüsünden üzüntüyle bahsediyoruz. Sanki biz yapmadık, sorumlusu biz değiliz.
Yeşil Farkındalık
Hal böyle olunca zorla da olsa yaptığımız yanlışın farkına vardık. Vardık varmasına da tüketmeye olan aşırı isteğimizi bir türlü dizginleyemedik. İstedik ki biz yine de tüketelim ama doğaya zarar vermeyelim. İşte bu noktada alternatif çözümler çıkıverdi karşımıza. Hastası olduğumuz cep telefonları, geri dönüşebilir malzemeden, market poşetlerimiz doğada kısa sürede yok olanlardan üretilir oldu. Avrupa’da ki devletler beyaz eşyada üretilen ürünlerin geri dönüşümünden üretici firmaları sorumlu tutan kurallar koymaya başladı. Şirketlerde sensörlü musluklar, depolarda harekete duyarlı lambalar derken bir hayli doğacı olduk. Katı kurallar aldık toplantılarda, ama o toplantılara katılırken şirkete tek başımıza arabamızla geldik!, atmosferi deşen parfümlerimizi sıkmayı da hiç ihmal etmedik. Yani bizim haricimizde kullandıklarımızı doğaya uyumlu hale getirirken zihinlerimizi doğa dostu yapamadık.
Her sektör kendi içinde doğaya ne denli etkisi olduğunu araştırmak zorunda. Kim ne alıyorsa doğadan, hani emanet ya bize; daha fazlasını vermeli. Sadece vermek yetmez, zamanla aldıklarının sayısını da azaltmalı ki çivisi çıkmasın Dünyamızın. İnsanlar da bilinçlenmeli fazlasıyla; ihtiyaçlarımızı gidermek için alışveriş yaparken kim daha çevreci bir şekilde sattıklarını karşımıza getiriyorsa onların ürünlerini tercih etmeliyiz. Böylelikle büyük firmaları da bu konuda yapıcı olmaya zorlamalıyız. Yani gerçekten bu işe önem verenlerin alınabilirliğini arttırmak için gayret göstermeliyiz.
Peki firmalar daha yeşil olmak adına neler yapıyorlar? Araç motorlarından, depo uygulamalarına kadar lojistik sektöründe sürdürülebilir gelişmeler hız kazanıyor. Lojistik firmalarının daha yeşil olmak için neler yaptıklarına bakalım…
Yeşil farkındalık
Çekiciler Çevreye Daha Duyarlı
Uluslararası taşımalarda kullandığımız araçlardaki teknoloji gün geçtikçe ilerlese de eski ve çevreci olmayan taşıtların sayısı hala oldukça fazla. Bu taşıtlar yaşadığımız Dünya’ya cüretkar bir karbondioksit salınımı gerçekleştiriyorlar. Bunun bilincinde olan şirketlerin yapmış olduğu uygulama ilk olarak bu araçları çevreci olanlarla değiştirmek. Günümüzde kullanılan en çevreci motorlar EURO-5 normlarına göre üretilenler olsa da bu alanda da gelişmeler devamlı olarak sürmekte. Yapılan bu iyileştirmeler aynı zamanda motorların daha az yakıt tüketmesini sağlayarak da bir anlamda firmaların karlılıklarını olumlu şekilde etkiliyor.
Sadece araçları değiştirmekte yeterli değil. Aynı zaman da sürücülere verilen eko sürüş eğitimleri de araçların en verimli şekilde kullanılmasını sağlamanın bir başka yolu. Hava ve denizde çevreci gelişmeler Diğer taşıma şekillerine baktığımızda ise deniz taşımacılığında kullanılan gemilerin de modern bir teknolojiyle üretilmesi, tek seferde daha fazla kapasiteyle taşımanın gerçekleştirilmesini bu noktada sayabiliriz. Hava taşımacılığının da maliyetli bir taşıma şekli olmasından ötürü benzer uygulamalar ve teknolojik gelişmeler devamlı olarak ilerlediğinden şartlar havayolunu da git gide çevreci bir ulaşım moduna dönüştürüyor. Sonuçta ne kadar az yakıt harcanırsa firmalar da o denli karlı oluyor. Tüm bu uygulamalar çevreci olmanın yanında daha az yakıt tüketimi sağladığı için maliyetleri de indirerek aynı zaman da karlılığı da hatırı sayılır miktarda arttırıyor.
Depolar ‘Yeşil’ Uygulamalı Teknolojilerle Donatılıyor
Lojistik süreçte taşımanın dışında verilen hizmetlerde de çevreci uygulamalar bulunuyor. Depolarda kullanılan elektrik, su ve doğalgazında daha ekonomik tüketilmesi adına yapılan uygulamaları bu aşamada sayabiliriz. Her ne kadar tam anlamıyla çevreci bir depo yapabilmek inşa aşamasında mümkün olsa da daha sonradan yapılan eklemelerle de depolarımızı çevreci hale getirebilmemiz mümkün.
Kullanılan elektriğin bir kısmının güneş enerjisiyle elde edilmesi, deponun gün ışığını daha fazla kullanabileceğimiz bir şekilde tasarlanması, depo içinde gereksiz elektrik kullanımını engellemek için; ışıkların harekete duyarlı sensörlerle donatılması, depo içinde ve dışında kullanılan araç ve ekipmanların karbon türevleri yakıtlar yerine elektrik ile çalışan araçların tercih edilmesini saymak mümkün. Aynı zamanda depo içi ısıtma ve soğutma içinde rüzgar, güneş enerjisi, jeotermal enerji gibi alternatif kaynakların kullanılması da bu alanda sayabileceğimiz uygulamalardan. Tüm bunların yanında kombine ve intermodal taşımacılığın devletler ve uluslararası örgütler tarafından da özendirilmesi, dünya genelinde karayoluna olan bağımlılığın azaltılması ve buraya yığılan yük hacminin demiryoluna kaydırılması da ilerleyen süreçte daha yeşil bir tedarik zinciri yönetimi açısından bir gereklilik olarak karşımıza çıkıyor.
* Turkish Time Nisan Sayısı
Emre İPEKÇİ – www.emreipekci.com