Lojistik sektörü içerisinde verilen hizmetler arasında maliyet ve operasyonel verimlilik adına süreç yönetiminin en önemli olduğu noktalardan birisi Depo Yönetimi. Taşımadan sonra en çok giderin yapıldığı ve yatırım maliyetlerinin yüksek olduğu depo yönetiminde kurulum ve sonraki aşamalar da profesyonel bir yol izlenmediği takdirde zarara uğramamak içten bile değil. Yatırım yapmak için filonuzu genişletebilir, yönetim binanızı büyütebilirsiniz fakat yaptığınız depolar boş kaldığı ya da kapasitesinin altında dolduğu müddetçe zarar etmekten başka yolunuz yoktur.
Küçük ve orta ölçekli Lojistik firmaları ileriye yönelik yatırım yapma kararları aldığında en başta akıllara gelen yeni araç alımı gerçekleştirmek ve depo alanını arttırmak oluyor. Ama yapılan bu yatırımlar ileriye yönelik tahminlerden ve bazı bilimsel yöntemlerden yararlanılmadan gerçekleştiğinde yatırımın karlılığı beklenenden az ve verimi düşük oluyor. Büyük firmalarda ise durum bundan biraz daha farklı. Eğer yatırım için filo ve depo noktasında bir şeyler yapılacaksa öncesinde büyük bir fizibilite ve talep tahmin çalışması; ileriye yönelik olası riskler ve farklı planlar gözden geçirilerek yatırıma karar veriliyor. Bunların yanında Firma satın almaları ya da birleşmeleri, yabancı partnerler ile ortaklık gibi stratejilerde firmaların geleceğe yönelik büyüme hedefleri noktasında yaptıkları arasında sayılabilir.
Depo yönetimiyle alakalı önceki yazımda ülkemizdeki depoların doluluk oranlarından biraz bahsetmiştim. Gümrüklü-gümrüksüz depolar, sektörlerin ihtiyaçlarına göre dizayn edilmiş depolar, dağıtım merkezleri ve soğuk hava depolarını genel kategoriler olarak değerlendirebiliriz. Bazı şirketler bu depo ihtiyaçlarını kendileri karşılarken bazıları ise dış kaynak kullanımı yoluna giderek lojistik hizmet sağlayıcıların deposunu kullanırlar. Lojistik firmalarının sahip olduğu depoların doluluk oranı %63, antrepoların ise %70 civarında. Dağıtım merkezi olarak kullanılan depolarda ve soğuk hava depolarında ise durum normal depolarla neredeyse aynı düzeyde. Kendi deposu olan şirketlerdeyse; doluluk oranları değişim göstermekle beraber %60′lara kadar düşen bazı sektörler var.
Neresinden bakarsak bakalım ülkemizdeki depolarda bazı problemler olduğu bir gerçek. Bütün bunlara rağmen geçtiğimiz yılla alakalı cirolarını açıklamaya başlayan ve ileriye yönelik yatırımlarıyla alakalı bilgi veren bir çok şirketin politikasında depo yatırımları büyük bir yer kaplamakta. Hal böyle olunca insanın aklına bazı sorular geliyor. Mesela hali hazırda eksik kapasiteyle çalışan depoları; kimler nasıl, ne şekil de ve hangi stratejilerle işletiyorlar? Ya da bu depolar kurulum aşamasında ne gibi çalışmalar yapılarak inşa edildi? Benim aklıma gelen cevaplar durumun en baştan yapılmaya başlanan hatalarla bu noktaya geldiğini söylüyor.
Bir Lojistik şirketi bu gün genel bir depo yapmaya kalkışsa en basit haliyle bile milyon dolarları görmemek içten bile değil, kaldı ki depo yeri seçiminde arazinin konumu da oldukça önemli olduğundan maliyetler çoğu durumda içinden çıkılmaz bir hal alabiliyor. Yine de bu durumlara rağmen depo yatırımlarına devam eden şirketler demek ki daha profesyonel ve ileriye yönelik talep planlamalarını çok iyi organize ederek bu yatırımları gerçekleştiriyorlar.
Günümüzde Depo; malların bekletildiği bir yer olmaktan daha fazla bir anlam ifade ediyor. Depoya gelen mallar müşteri istekleri doğrultusunda onlara sunum için çeşitli işlemlere tabi tutulmanın yanında, niteliklerine göre depolanıp uygun şartlarda saklanıyorlar. Piyasa da oluşabilecek talep dalgalanmalarına en hızlı şekilde cevap verecek biçimde hazır bir şekilde bekletilip gerektiğinde kontrol ve uygunlukları da denetlenebiliyor. Tüm bunların yanında müşteriden gelen siparişlere göre farklı ürün grupları tek bir sevkiyat için hazır hale getirilip, istenilen zamanda adresinde olması için sevkiyat planlaması da bu noktalardan yapılarak ürünler tüketicilere ulaşıyorlar. İşte depolarda verilen bu tip hizmetler her ne kadar dışarıdan basit gibi görünse de depolar lojistik operasyon içerisinde büyük bir rol oynuyor.
Durum böyle olunca depo yatırımı yapmadan önce bir defa değil, bir çok kez düşünmek gerekli. Aksi durumda yukarı da saydığım oranları büyütmenin dışında yapılan yatırımın bir etkisi olmaz. Yapılacak bir depo yatırımı ileriye yönelik firma hedefleriyle ne şekilde bağdaşıyor? Yapılacak depo müşteri portföyümüzün ne kadarlık bir kısmının ihtiyaçlarını cevap verir nitelikte? gibi benzeri soruların cevabı iyice araştırılarak yatırımlara öyle başlamak gerekli. Günümüzde faaliyette olan depoların bir kısmı malesef yanlış yollarla yönetilip eski ekipmanlarla hizmet verdiği için doluluk oranları gittikçe düşmekte ve onların yerini ise modern yöntemlerle inşa edilmiş, ve her türlü müşteri ihtiyacına cevap verebilecek depolar almakta.
Emre İPEKÇİ – www.emreipekci.com