Lojistik sektörü ticaret akışında ki en ufak artış veya azalış hemen algılar. Aksiyonu ona göre alır. Lojistik yapıyoruz. Araçlar sevk ediliyor. Her gün binlerce kamyon, Tır şehirlerarası hareket halinde. Depolarda onlarca farklı sektörden firmaya hizmet veriyoruz. Hangi sektörün yoğun, hangi sektörün seyrekleştiğini anlayabiliyoruz. Günde 100 siparişi çıkan firmanın, birden 20 siparişe indiği günleri görüyor, sebeplerini biliyoruz.
Velhasıl, lojistik sektörü ekonominin dinamosudur. İstediğin kadar üret, istediğin kadar sevk et, istediğin kadar ithalat veya ihracat yap hepsinin sonuçlanması için lojistiğin olması gerekiyor.
Ödemeler konusuna bakarsak durum aynen şöyle; 2018 yılı vadeli çekler yazılıyor. 15-30 gün arası nakit ödeyen firmalar kısa vadeli çek yazmak istiyor. Küçük ve orta bakiyelerde kredi kartı ile ödemeler arttı. 60 gün vadeli çekle çalışan firmalar 90-120 gün arası vade istiyor. 30 günlük çekler şuan piyasada nakit yerine geçiyor. Yoğun olarak münferit araç ile sevkiyat yapan gerek lojistik gerekse üretim firmaları vadeler uyuşmadığı için kısmen araç bulmakta zorlanabiliyor. Özellikle TIR garajlarından iyi fiyat almak istiyorsanız nakit veya 7-15 gün arası vadelerde çalışmak gerekiyor. Nakliyecinin ödemesini zamanında yapmaz, vadeyi uzatırsanız problem yaşayabilirsiniz. Neden mi? Garajlarda, X firması veya lojistik şirketi ödeme yapmıyor diye isminiz yayılır ise kimse size araç tedarik etmez. Edirne garajında yayılan bir söylenti, Van garajında hemen duyulur.
Vadelerin uzun olmasında ki sebeplerden biri de fiyat odaklı rekabet diyebiliriz. Serbest piyasa ekonomisi gereği rayiç bedel üzerinden isteyen istediği fiyatı verebiliyor.
İstanbul – Ankara arası TIR fiyatı bellidir. Yükün hafif veya ağır olması mazot kullanımına etki edeceğinden fiyatlarda bir miktar oynama yapar. Lakin rayiç fiyatın altında ve neredeyse imkânsız fiyatlara uzun vadelerde taşımacılık yapan firmalar sektöre ciddi sekte vurmaktadır. Devamlı olarak taşımacılık yaptıran firmalarda bu şekilde hizmet veren firmaları tercih etmektedir. Ayda bir kere TIR sevk eden firmalar bile 60 gün sonra ödeme yapıyor ise buna en büyük sebep, uzun vadeler ile çok ucuz fiyatlarda taşımacılık yapan lojistik firmalardır. Rayiç fiyatın altında iş yapan bu tür taşımacılık firmalarının ömrü de zaten 6 ayı geçmez. Operasyonun %80 nakit olan lojistik sektöründe 90 günlük çekler ile hizmet vermeniz zaten imkânsız.
Lojistik sektörünün kendi dinamikleri, müşterilerinin ticari faaliyetleri, nakit akışının azlığı lojistik sektörünün vadeler yüzünden sıkıntı yaşayabileceğini gösteriyor.
Lojistik şirketlerine naçizane tavsiyem;
• Müşterilerinin karlılık durumlarını iyi analiz ederek, zarar eden firmaları elemek
• Tahsilat vadelerini uzatma eğiliminde olan firmalara direnmek
• Nakit akışının yoğun olduğu sektörlere ağırlık vermek
• Kazan-Kazan prensibi üzerine anlaşmalar yapmak
Doğru bir karar olur düşüncesindeyim.
Teknolojinin Kaldıraç Etkisi ve Glokalleşme
Son yıllarda isimlerini sıkça duyduğumuz dünyaca ünlü şirketlerin büyük bir çoğunluğu teknolojiyi kaldıraç etkisi olarak kullandığı için kısa zamanda katlanarak büyüyor. Geri kalanı ise mevcut pazarda yıllardır var olan ve insanlara dokunabilen bir ürün veya hizmet ortaya koyarak uzun vadede daha yavaş büyüme gösterebiliyor. Teknolojinin kaldıraç etkisi eksponansiyel (katlanarak) bir büyümeye sebep olur. Diğer tarafta ise büyük ölçekli şirketlerin yıllık büyüme oranları ortalama %7 ile %12 arasında değişir ve lineer (doğrusal) olarak devam eder.
(Grafik 1: Lineer ve Eksponansiyel Büyüme)
6 Yılda Asırlık General Motors’u Geride Bıraktı
Sektöre ulaşım çözümleri getiren ve son zamanlarda popülerliğini iyice arttırmış olan UBER’i ve DIDI’yi incelemek, teknolojinin kaldıraç etkisini daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. UBER ve DIDI birer sene arayla kurulmuş ve teknolojiyi kaldıraç etkisi olarak kullanan ulaşım teknolojileri alanında hizmet veren 2 farklı şirkettir. Aldığı tohum yatırımlar ve melek yatırımlar sayesinde kurulan UBER ve DIDI 6 sene geçmesine rağmen piyasa değerlerini sırasıyla 66 milyar dolar ve 35 milyar dolara çıkarttı. 1908 yılında kurulan ve bünyesinde Opel, Chevrolet gibi markaları barındıran General Motors’u bile geride bırakan UBER, şu sıralarda ise Volkswagen ile rekabete hazırlanıyor.
Bu eksponansiyel büyümenin sebebi ise yukarda bahsetmiş olduğum; teknolojinin kaldıraç etkisinden yararlanmak. Teknolojinin bu etkisinden yararlanamayan ancak yıllardır varlığını sürdüren şirketlerin stratejisi ise “Glokalleşme” ile hangi coğrafyada olursa olsun farklı kültürlerde ki müşterilerine dokunabilen bir ürün veya hizmet ortaya koyabilmeleri olmuştur. Glokalleşmenin Türkiye’de ki örnekleri ise McDonalds’ın McTurco menüsü, Dominos’un Yöresel Pizzaları ve Starbucks’da Türk Kahvesi içebilmeniz diyebiliriz. Örneklerden de anlaşıldığı gibi uluslararası şirketler yerel piyasa şartlarına ayak uydurmak durumunda olduklarından, global bir politika izlemelerine rağmen lokal koşullara göre ürünü kişiselleştirmesine ‘Glokalleşme’ diyoruz. Lojistik sektöründe uygulanabilmesinin her ne kadar sınırları olsa da yaratıcı fikirlerin ve insan zekasının sınırları olduğuna inanmıyorum. Farklı disiplinlerden uzmanların bir araya gelmesi ile yaratıcılık doruğa ulaşır. UBER ve DIDI’de de gördüğümüz gibi; ulaşım sektöründe uzmanların, yazılım mühendislerinin ve tasarımcıların bir araya gelmesi, 100 seneden fazla piyasada olan bir şirketi yalnızca 6 senede şah-mat etmesine sebep olmaktadır.
Dünya Düzeni Değişiyor
Teknolojinin gelişmeye devam etmesi ile gelen yenilikler arasında büyük önem taşıyanları 3 boyutlu yazıcılar ve Nesnelerin İnternetidir. Evinizi bile bir fabrikaya çeviren 3D Printing ile organ üretimi, bina yapımı ve ham madde üretimi gibi birçok farklı alanda üretim dünyada yaygınlaşmaya başlıyor. Bu durumun getirdiği en önemli sonuçlardan biri ise fabrikaların taşınmaya başlamasıdır.
Dünya ile rekabet edebilmenin ilk kuralı maliyetleri düşürmektir. Toplam maliyet hesaplarken, değişken maliyetlerin toplam maliyete olan etkisi yapılan işlem adedi ile doğru orantılı olduğu için daha büyük bir önem arz etmektedir. Bunun yanı sıra lojistik ve taşıma maliyetleri de maliyet kaleminde büyük öneme sahip bir rol oynamaktadır. İşletmeler de değişken maliyetlerini düşürebilmek için yeni yöntemler aramaya başlamıştır. Mevcut sistemde fabrikalar, ham maddeye yakın olmanın tedarik sürecindeki lojistik ve taşıma maliyetlerini minimize etmesi sayesinde ham maddeye yakın olan noktalara konumlanmışlardı. Apple’ın Çin fabrikası ve Nike’ın Hindistan’da olan fabrikası, düşük iş gücü maliyetlerinin yanında ham madde tedarik maliyetlerini düşürmek istemeleri bu duruma örnek olmaktadır. Fakat 3 boyutlu yazıcılar ile ham maddeyi üretebilen fabrikalar, lojistik maliyetlerini düşürebilmek adına ham maddeye yakın konumlarından müşterilerine yakın olan noktalara taşınmaya başladılar. Yine örnek vermek gerekirse IBM gibi teknoloji üreten şirketler üretim tesislerini talebe yakın olabilecekleri noktalara çevirmeye başladılar.
Fabrikalar Artık Karanlık
Nesnelerin İnternetinin hayatımıza girmesi birçok yeni kavramı da beraberinde getirdi. ‘”Sanal Göç” ve “Karanlık Fabrikalar” gibi terimler bunlardan bazıları.
Peki nedir bu kavramlar?
Karanlık Fabrikalara isminden de anlaşılacağı gibi ışıkların söndüğü fabrikalarda diyebiliriz. İnsan gücüne ihtiyaç duyulmayan ve tamamen otomatik sistemlerle donatılmış yapılardır.
Göç dediğimizde ise hepimizin aklında canlanan şehir veya ülke değiştirmektir. Ancak sanal göç; İş gücünde yer değiştirmek yerine, modern teknolojiler ile işin yerinin değiştirilmesi anlamına geliyor. İnsansız üretim yapabilen Karanlık Fabrikalar, Sanal Göç sayesinde başka bir ülkeden kontrol edilebilmektedir. Artık lojistik şirketlerinde tam otomasyon depolar bile başka ülkelerden kontrol edilebilen bir yapıya dönüşmektedir. Bu durumda sanal göç kavramını ortaya çıkarmaktadır.
Lojistik öğrencilerinin problemleri arasında ilk sıralarda iş bulma endişesinin gelmesi sanırım birçoğumuz için şaşırtıcı bir sonuç değildir. Durumun böyle olduğu sektörde sürekli problemlerden bahsetmek bilinçaltımıza negatif mesajlar göndermektedir. Bunun yerine “Neyi farklı yapabilirim?” sorusunun bilinçaltında ki olumlu etkisinin bilimsel araştırmalarla kanıtlandığı gerçeğini göz ardı etmemek gerekir. Lojistik öğrencilerinin iş hayatında ki ilk rakipleri Endüstri Mühendisleri olacaktır. Bunun öne çıkan en önemli sebebi ise matematik; yani analitik düşünmek. Peki “Neyi farklı yapabiliriz?” Bu sorunun tek kelimelik cevabı istenseydi “Kaizen” derdim. “Kaizen” Japonca”da sürekli artan iyileşmenin ilkesidir ve iyileşme süreci, her gün azar azar artarak sürer. Yani mevcut durumda neye sahip isek, onunla her şeyi daha farklı ve daha iyi yapabiliriz. Bizim ise mevcut durumda sahip olduğumuz tek şeyimiz var; Zekamız. Matematiksel modelleme, simülasyon, optimizasyon gibi matematiğin daha yoğun kullanıldığı alanlarda uzmanlaşmak bir nebze olsun bizi farklı kılacaktır. Tabii ki sadece bunlarda yeterli değil. Özgeçmişinize bakan bir insan kaynakları personeli sizden yabancı dil, sosyal etkinlik, staj/iş tecrübesi, SAP/Netsis gibi yetkinlikler isteyecektir. Durum gitgide daha da zorlaşıyor değil mi ? Devamı da var… Endüstri 4.0’ın lojistik sektöründe de hayatımıza yavaş yavaş girmesiyle birlikte bilgisayar, yazılım ve programlama gibi teknolojik bilgisi daha fazla olan ve kod yazmayı bilen öğrenciler bir adım daha öne çıkacaktır.
Farklı olmanın daha iyi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir dönemdeyiz. Örneğin Ryan Air daha iyi olmayı değil, daha uygun fiyata uçak bileti satarak farklılaşması sayesinde şöhret kazandı. Bizde kendimizi farklılaştıracak uzmanlık alanlarımızı oluşturmalıyız. İngilizce de “Golden Hour” dediğimiz Altın Saati verimli kullanarak bile kendimizi herhangi bir konu üzerinde uzmanlaştırabiliriz. Nasıl mı? Her gün normalde kalktığınız saatten sadece 60 dakika daha erken kalkın ve günün sizin için en verimli olan Altın Saatinde uzmanlaşmak istediğiniz lojistiğin herhangi bir alanında kitap veya makale okuyun. Her sabah sadece 60 dakika kitap okumak haftada 1 kitap yapar. Haftada 1 kitap okursanız yılda yaklaşık 50 kitap okumuş olursunuz. Astrofizik dâhil üniversitelerde doktora yapmak için yılda 30-50 kitap okumanız ve bunu bir tezde birleştirmeniz istenir. 1 yıl içerisinde kendi alanınızda 30-50 kitap okursanız, doktora derecesine denk olursunuz. Yani hayatınıza yarar sağlayacağınızı düşündüğünüz bir alanda bir tez yazmışçasına yetkin olacaksınızdır.
Rekabetin üst boyutlara taşındığı lojistik sektörünün hacmi her geçen gün ülkemizde ve dünyada büyümeye devam ediyor. Lojistik sektörünün gelişmeye devam etmesi, hacminin büyümesi ve yaşanan problemlerin dinamikliği, girişimciliğinde bir kariyer alternatifi olduğunu hatırlatmaktadır. Fırsatların fazla olduğu lojistik sektöründe inovatif fikirlerle dünya markası yaratabileceğimiz Girişimcilik derslerini üniversitelerde ve mesleki liselerde müfredata koymanın zamanı geldiğini düşünüyorum. Mevcut durumda sektörün köpek balinalarıyla dolu Kızıl Okyanusunda olduğumuzu ve fark yaratmak için yanlış sularda yüzdüğümüzü düşünüyorum. Bu sularda yüzen büyük balık olamadıkça, hayatta kalmanın zorluğu bizi yeni pazarlar yaratabileceğimiz, rekabetin daha az olduğu kendi Mavi Okyanuslarımızı yaratmaya itmektedir. Lojistik sektöründe yaşanan problemleri bu ülkenin lojistik öğrencileri tarafından geliştirilecek iş modelleriyle çözebilmek için odağın bu noktaya kaydırılması, yakın geleceğimiz adına verilmiş en güzel kararlardan biri olacaktır.
Saygılarımla…
Tolga IRMAK
Lojistisyen
Kaynaklar ve Kitap Önerisi:
Chan Kim – Blue Ocean Strategy
Brain Tracy – Golden Hour
* Görsel tarafımdan Türkçe’ye çevrilmiş ve ekleme yapılmıştır.
Son zamanlarda “Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi Nedir? Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi Ne İşe Yarar? Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi Nasıl Alınır? Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesini Kimler Almalı?” gibi birçok soru ile karşılaşıyoruz? Özellikle tehlikeli madde üreten, tehlikeli madde alan ve tehlikeli madde taşımacılığı hizmeti veren ve hizmet alan şirketleri yakından ilgilendiren bir konuyu sizlere aktarmaya çalışacağım.
Öncelikle kısa bir tehlikeli madde nedir ona bakalım. “ADR’ye göre Tehlikeli mallar; doğaları, özellikleri, durumları itibarıyla taşıma işlemi bağlantılı olarak; genel güvenliği ve düzeni, toplumu, hayat kaynaklarını, hayvanları ve bitkileri tehlikeye düşürebilecek olan ADR’ye göre taşınması yasak olan veya bu anlaşmada yazılı şartlara uygun olarak taşınmasına müsaade edilen maddeler ve nesnelerdir.”
Tehlikeli Maddelerin Karayoluyla Taşınması Hakkında Yönetmeliğine göre 6. Madde de belirtilen “Yetki Belgesi Sahibi Olma Zorunluluğu” içerisinde belirtilen;
Bu Yönetmelik ve ADR’ye göre tehlikeli maddelerin karayoluyla taşımacılığı alanında faaliyet gösteren; dolduran, paketleyen, yükleyen, gönderen, alıcı, boşaltan ve tank-konteyner/taşınabilir tank işletmecileri, bu faaliyet alanlarından biri veya birden fazlası için Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına başvurarak Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi almaları zorunludur. Faaliyet Belgesinin düzenlenmesine ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenir. (Bakınız Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi Düzenlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönergesi)
• Yukarıda bahsi geçen taraflardan biri ile faaliyet gösterip tehlikeli maddelerle iştigal eden işletmeler için yıllık 50 (elli) ton sınırı bulunmaktadır. 50 (elli) ton ve üzeri işlem yapan dolduran, paketleyen, yükleyen, gönderen, alıcı, boşaltan ve tank-konteyner/taşınabilir tank işletmecileri TMFB almak zorundadırlar.
50 ton sınırı hangi sınıfları kapsamaktadır?
Aşağıdaki sınıflarda 50 ton ve üzeri herhangi bir işlem yapıyorsanız TMFB almak zorundasınız.
Sınıf 2 (Gazlar, Yanıcı Gazlar, Yanıcı Olmayan, Zehirli Olmayan Gazlar, Zehirli Gazlar)
Sınıf 3 (Yanıcı Sıvılar)
Sınıf 4.1 (Yanıcı Katılar, Kendiliğinden Tepkimeye Giren Maddeler ve Duyarlılığı Azaltılmış Katı Patlayıcılar)
Sınıf 4.2 (Kendiliğinden Yanmaya Yatkın Maddeler)
Sınıf 4.3 (Su ile Temas Ettiğinde Yanıcı Gazlar Açığa Çıkaran Maddeler)
Sınıf 5.1 (Yükseltgen (Oksitleyici) Maddeler)
Sınıf 5.2 (Organik Peroksitler)
Sınıf 8 (Aşındırıcı Maddeler)
Sınıf 9 (Muhtelif Tehlikeli Maddeler ve Nesneler)
Sınıf 1, Sınıf 6 ve Sınıf 7 maddelerinde herhangi bir alt sınır var mıdır?
Bu sınıflara giren tehlikeli maddeler için herhangi bir alt sınır uygulaması yoktur. 1 kilogram olması durumunda bile TMFB alma zorunluluğu bulunmaktadır.
Sınıf 1 (Patlayıcı Maddeler ve Nesneler), Sınıf 6 (6.1 Zehirli Maddeler, 6.2 Bulaşıcı Maddeler) ve Sınıf 7 (Radyoaktif Maddeler) kapsamındaki tehlikeli maddelerle iştigal eden işletmeler, herhangi bir işlem miktarına bağlı olmaksızın Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi almak zorundadırlar.
TMFB alırsanız zorunluluğunuzu yerine getirmiş olursunuz. Aksi halde cezai işleme maruz kalabilirsiniz.
Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi almadan faaliyet bulunursam cezai işlem ne olur?
* Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi almadan faaliyette bulunan işletmelere 1206 TL ceza kesilecektir.
Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi Ücreti nedir?
TMFB ücreti 2017 yılı için 602 TL‘dir.
Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi Kullanım Süresi Ne Kadardır?
Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi 5 yıl için düzenlenir. Firma 5. yılın sonunda faaliyetine devam ediyorsa belgesini yenilemelidir.
Tehlikeli Madde Faaliyet Belgemi Kaybettim, Adres Değişiklikliği Yapmam Gerekiyor ve Yenilemek için Neler Yapmam Gerekir?
Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi zayii olan bir işletme tekrar Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesini çıkartmalıdır. Adres, Unvan ve faaliyet değişikliklerinde tekrardan Bölge Müdürlüğüne başvurulması gerekir. Faaliyet Belgesinin yenilenmesinde, zayii veya faaliyet değişikliği nedeniyle yeniden düzenlenmesinde bu ücretin %5’i alınır.
Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi (TMFB) ile ilgili nasıl alınması gerektiği hakkında bilgiler aşağıdaki sayfada verilmiştir.
Başvuru için gerekli evraklar ve dilekçe ile birlikte Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Bölge Müdürlüğüne başvurmanız gerekmektedir.
Gıda Kayıplarının Azaltılması
Gıdaların üretim, depolama, dağıtım ve satış süreçlerinde soğuk zincirin olmaması veya kırılması dünyada ve ülkemizde ciddi ekonomik kayıplara sebep olmaktadır. Gıda kayıplarının;
– Gıda maddelerinin ticari değerini yitirmesi nedeniyle oluşan ekonomik kayıplar,
– Bu ürünlerin üretilmesi sürecindeki maliyetlerin yarattığı kayıplar,
– Üretim, depolama ve dağıtım sürecinde çevreye verilen ekzost gazları, kimyasallar, gibi çevreyi olumsuz etkileyen etkiler dikkate alınmalıdır.
Gıda kayıpları; süpermarketlerde, toplu tüketim alanlarında (askeri birlik, hastahane,okul vb.), üretim tesislerinde en çok görülmektedir.
Gıda Kayıplarının Sebepleri
Ülkemiz için en önemli gıda kaybı, sebze ve meyvelerin hasattan hemen sonra “ön soğutma” yapılmayışından kaynaklanmaktadır. Ön soğutma yapılan sebze veya meyvenin raf ömrü ürün çeşidine bağlı olarak bir haftadan bir aya kadar uzayabilmektedir. Bu ticari kaybın bedelini üretici ödüyorsa da bu maliyet olarak ürüne yansıdığı için tüketiciler ürünleri alırken oluşan bu kayıpların bedelini de ödemektedir. Üretici-tüketici arasındaki süreçlerdeki oluşan kayıpların önlenmesi, açlığın önlenmesine, fiyatların düşmesine sebep olurken taraflar arasında kazan/kazan ilişkisi yaratılacaktır.
Ön soğutma konusunda sebze/meyve üreticileri eğitilmeli, teşvik edilmeli ve hibe programları uygulanmalıdır.
Bir başka ürün kaybı sebebi ise ürünlerin doğasına uygun depolanmamasıdır. Ürün raf ömrünü uzatacak teknikler üreticilere tanıtılmalı ve bu konuda teşvik proğramları uygulanmalıdır.
Nakliye ve dağıtım sırasında soğuk zincirin kırılması bilinen önemli bir sebeptir. ATP konvansiyonu uyum sürecinde yerel mevzuatı kapsayacak biçimde genişletilmesi bu konuda ciddi kazanımlar yaratacaktır.
Marketlerde oluşan kayıplar ise uygun muhafaza şartlarının olmayışı ve son kullanma tarihi takibi sistemi olmamasından, çalışanların eğitim eksikliğinden kaynaklanabilmektedir.
Son kullanıcıların gerek ürünleri satın alma aşamasında, gerek bu ürünleri evlerine taşımaları sırasında ve evlerinde muhafaza edilmesi süreçleri için bilinçlendirilmeleri gerekmektedir.
Kanunen belli bir oranda giderleştirilebilen “gıda kayıpları”nın azaltılması için şirketleri gıda kayıplarını önleyecek sistemleri kurmalarını özendirecek tedbirler, teşvikler veya vergi indirimleri getirilmeli, gıda kayıpları giderleştirilememeli, kanunen gider kabul edilmemelidir. Ancak bu radikal karar sektörü dünya klasmanına taşıyabilecektir.
Gıda Kayıplarının Azaltılmasında Tedarik Zincirinin Önemi
Gıda güvenliğinin sağlanmasının en önemli unsuru “tedarik zinciridir”. Bu zincirde ürünlerin sıcaklıklarının izlenmesi ve kayıt altına alınması gıda güvenliğini sağlarken kayıpları da azaltacaktır.
Gelecekte üretimin tamamen talebe yönelik yapılacağı da göz önüne alınırsa tedarik zincirini yönetmenin önemi sadece maddi değerlerle değil, aynı zamanda sosyal sorumlulukların da yerine getirilmesiyle fark yaratacaktır.
Tüketicilerin bilinçlendirilmesi bu sorunun çözülmesindeki anahtardır. Bilinçli tüketici, farkındalık seviyesi arttıkça seçici olacak ve bu seçim doğal bir eleme işlemi yaratacaktır.
Gıda kayıplarının önlenmesi; global ısınmanın sebep olduğu kuraklık nedeniyle gelecek yılların en önemli gündem maddesi olacaktır. Bu konuda şimdiden stratejilerini planlayan ve pozisyon alan kişi, kurum ve kuruluşlar bu etkileri azalmış biçimde hissedeceklerdir.
Gelecek 15 ila 20 yıl içinde soğuk tedarik zincirinizi hazırlayınız.