Ülkemizin ne denli önemli doğal kaynaklara sahip olduğunu her zaman söyler ve konuşuruz. Yatırımın ve üretimin artan bir grafik çizmesi bizler için zorunlu bir durum teşkil ediyor; artan üretim, yeni iş sahaları, işsizlik oranının düşerek istihdamın artması ve beraberinde de hiç şüphesiz ihracat miktarlarının da artmasını beraberinde getirecektir. Ülkelerin mali dengelerindeki açığın çok büyük bir kısmı ithalat ile ihracat arasındaki dengesizlikten meydana gelmektedir, üretimi tüketimden az olan kendilerine belli oranlarda da olsa yetemeyen ülkeler, doğal sonuç olarak ithalata yönelmekte, bu da döviz açıklarını doğurmakta ve fakirleşme hızını arttırmaktadır.
Peki iyileştirme adına neler yapılabilir, bir de ona bakalım.
1- Sanayiyi mutlak surette geliştirmeli ve önemsemeliyiz. Hatta bir süre sonra seçiciliğimizi artırmak suretiyle; daha fazla katma değer sağlayan üretim sahalarına yönelmeliyiz. Bunun için, devletimizin de üretimi destekleyici ciddi tedbirler alması ve teşvikleri sunması zorunlu.
2- Ülkemizi yurt dışında daha fazla tanıtarak, yabancı sermayeyi ülkemizde yatırım yapmaya zorlamalıyız.
3- İhracatı mutlak surette arttırmalıyız; ülkeler için ihracat her zaman çıkış yolu olmuştur.
4- Turizm sektörümüzü imkanlarımızı daha iyi kullanarak, daha karlı bir hale getirmeli, Ülkemizi bir turizm cenneti olarak bütün dünyaya tanıtmalıyız.
5- Tarım sektörünü canlandırmalı, modernize etmeli ve önemli bir gelir kaynağı haline dönüştürebilmeliyiz.
Gerçekten de dünyada bakıldığında üretim kapasitesi çok yüksek olmayan ülkeler bile ihracat hacimlerini hep artırmaya çalışmışlar ve böylelikle ekonomik dengeleri pozitif değerlerde tutmayı başarabilmişlerdir. Buradan çıkan sonuç bizim de çıkış yolumuzun temelde yukarıda sıralamaya çalıştığım maddelerden, ve önemli ölçüde ihracat geliri sağlayabilmekten geçmesi gerekliliğidir. Her ne kadar her yıl ihracatımız arttı diye sevinsek de bugün bizden çok daha az nüfusa sahip pek çok gelişmiş ülkenin çok çok gerisinde olduğumuz bir gerçektir. Devletin bu alanda pek çok firmanın önünü açacak tedbirleri alması ve sivil toplum örgütlerinin de mümkün olabilen ölçülerde desteğini sağlaması gerekli olan ülkemizde bu desteğe çeşitli dikey hizmet sağlayıcı sektör ve kuruluşların da ayak uydurabilmesi gerekiyor. Lojistik sektörü gibi, finans sektörü gibi yanı sıra çeşitli kamu kuruluşlarının ihracat potansiyeli teşkil eden sektör ve firmalarla kenetlenerek; çocuklarımızın ve torunlarımızın mutlu yaşamasını sağlayacakları bu hedef etrafında elbirliği yapması gerekiyor. İmkansız olarak görmeye lüzum yok, şöyle bu ülkenin tarihine bakıp atalarımızın neleri başardıklarını bir hatırlayalım yeter.
Dr. Hakan ÇINAR