Hep aynı şakayı yaparım, “tüccar erbabı duygusal düşünür” diyerek.
İşin doğası gereği, ticaret yapanların ilk düşündüğü konu “ne getirir, ne götürür” konusudur. Ticaretin yurtdışına açılması, kuşkusuz bu düşüncenin yanı sıra karşılaşılabilecek farklı sorunların bizlere nasıl farklı riskler getireceği ve neler yaşatacağı endişelerini de getirir.
Genel olarak plan yapma alışkanlığımız olmadığı ve günün getirdiklerine göre hareket ettiğimiz için, ihracatta beklenmedik zararlarla karşılaşmak veya umulanı elde edememek gibi sonuçlar bir hayli sık görülmektedir. Öte yandan yazılı bir planımız olmasa da, beynimizin farklı bir yerlerinde bu işleri nasıl yapacağımıza dair kayıtların olduğu da kuşkusuzdur. (daha&helliip;)
“Kardeşim, sanırsın adam dünyayı fethetti. Altı üstü görevi olan ihracat bağlantısını yaptı yahu. İşini yapıyor diye bir de iltifat mı edecektik? İşin mi yok kardeşim senin?” diyerek söylenen patronun odasına girdiğimde duyduklarımdı bunlar.
Oldukça zaman geçti bu tesadüfün üzerinden. Diyeceksiniz ki neden şimdi bunları hatırladın? Tüm bunları hatırlama nedenim, arkasından konuşulan elemanın beni geçen hafta aramasıydı. Onu tanıdığım ve söylenmelerine tesadüfen kulak misafiri olduğum patronun şirketinde çalıştığı pozisyondan ayrılmış ve oldukça iyi şartlarla yeni bir iş bulmuş. Hem eski ilişkilerini kaybetmek istemediği için, hem de hatır sormak için telefon ettiğinde yaptığımız sohbet sonrasında, eski patronunun sözlerini anımsamıştım. Sohbetlerimizde, ara sıra da olsa nitelikli eleman konusunu ele aldığımızdan, bu konuyu sıcağı sıcağına gündeme alalım istedim. (daha&helliip;)
Beni şahsen tanıyan dostlarımızın, bu sohbet başlığını gördüklerinde “nasıl yani” diyerek, hayretlerini gizleyemediklerini görür gibiyim. Bunun nedeni de sanırım Türkiye coğrafyasında, futbol cehaletindeki durumunu sergilemekten çekinmeyen azınlıktan birisi olmam.
Futbolu bilmem, hiç oynamadım, seyretmem, ANCAK
Takım olmanın ve takım ruhunu taşıyarak çalışmanın neler getirdiğini çok iyi bilirim ve bu nedenledir ki ihracat işinde takım olabilmenin getireceği başarıyı, futbol takımının başarıları ile benzeştirdim.
(daha&helliip;)
Şu strateji denen afili sözcüğü ne zaman kullansam, “Abi o iş bizim boyumuzu aşar” cevabını oldukça sık almışımdır. Oysaki hepimizin kafasında yer alan bir dolu strateji vardır amma onları strateji diye adlandırmadığımız için bu sözcük kullanıldığında farklı bir şeymiş gibi düşünüyoruz.
Stratejini tanımını en basit şekilde yapmaya çalışırsak; “Belirli bir süre içerisinde yapılması düşünülen işlerin veya başarılmak istenenlerin yapılabilmesi için ve eldeki güçleri bir arada kullanmayı amaçlayarak, dikkatlice yapılan plan” ifadesi sanırım uygun olacaktır. (daha&helliip;)
Hazır CeBit Bilişim fuarı açılmışken, bilgi teknolojilerinin kullanımı ile ilgili olarak, zihnimizde yer alan bazı sorulara cevap aramak için, gözümüzü, kulağımızı açıp çevrede biraz dolaşalım dedik.
Uzmanlık konumuz dışında kaldığı için, katılımcılar ve detay konusunda yorum yapmayacağız. İkinci gün yapılan “KOBİ’lerde Bilişim” başlıklı toplantı, doğrudan KOBİ’leri hedef alması nedeniyle ilgimizi çekti.
(daha&helliip;)