Just in Time (JIT), tam zamanında satın alma ve tam zamanında üretimi gerektiren maliyet ve stok kontrol sistemidir. JIT, faaliyetlerin ihtiyaç duyulduğu anda ya da talep edildiği anda gerçekleştirilmesi temeline dayanır ve en önemli unsurlarından birisi de “ küçük partiler halinde ve sık sevkiyat” yapılmasıdır.
Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği (AMPD) tarafından hazırlanan “Fiş Başına Ciro Endeksi”; tüketicilerin alışveriş sıklığı ve alışveriş başına harcama bilgilerini verirken, milyonlarca tüketicinin (sokaktaki vatandaş) alışverişlerinde aslında JIT sistemini de uyguladığını göstermektedir.
“Fiş Başına Ciro Endeksi” verilerine göre; tüketiciler, 2007 yılının ortasından itibaren 2009 yılı sonuna kadar “daha sık ama az miktarda” alışveriş temposu ile alışveriş yapmışlardır. Benim yaptığım gibi belki de sizlerin de yaptığınız gibi.
Alışveriş ve satın alma sıklığı artmış ancak alışveriş başına harcanan miktar düşmüş ve alışveriş sepeti küçülmüştür.
Tüketiciler; eskisi gibi haftada bir sepeti doldurmak yerine birkaç gün sonra bir kez daha alışveriş noktasına tekrar gelmeyi tercih etmiş ve her gelişte sadece ihtiyaçlarını almıştır.
JIT’nin “küçük partiler halinde ve sık sevkiyat” yaklaşımı ile tüketicilerin “sık ama az miktar alışveriş temposu” ne kadar benzeşiyor diye düşünülebilir mi?
Acaba sokaktaki vatandaş internette “facebook” veya “twitter” girmek yerine “stok maliyetimi nasıl azaltırım” diyerek Google’da araştırma yapıp JIT ile ilgili bilgileri okuduktan sonra “sık ama az miktarda alışveriş” yapmaya mı karar verdi? (NOT: Google “”Just in time” için 15.400.000 sonuç çıkıyor.)
Kilo ile satın aldığımız ve bir kısmını çürüttüğümüz sebze veya meyvelerin yerine bir sonraki seferde “sadece o gün yiyebileceğimiz kadar miktarı” satın almak ne kadar doğal bir hareket ise sokaktaki vatandaşın da sık ama az miktarda alışveriş yapması da doğal bir harekettir.
Sokaktaki vatandaşın bu yeni alışveriş alışkanlığının etkileri neler olabilir?
Perakende noktalarına daha az miktarda ama daha sık frekanslı mal akışını sağlayacak şekilde dağıtımın organizasyonun yeniden yapılandırılması veya güçlendirilmesi gerekebilecektir.
Belki de daha az sayıda elleçleme noktası olacak şekilde dağıtım organizasyonunun yeniden yapılandırılması gerekebilecektir.
Kısacası; dağıtım ağı güçlü olan değil dağıtım ağı çok daha güçlü olan kazanacaktır.
Perakende noktalarına satış yapan veya buralara mal tedarik eden firmalar, tüketicilerin “daha sık ama daha az miktar” alışveriş talebini ya kendi kaynakları ile karşılayacak ya da Türkiye genelinde coğrafi yayılımı geniş, miktar bağımsız (1 kg, 1 koli, 1 paket vs) siparişleri müşterisi “alo” dediğinde gelip aldıktan sonra perakende noktasına teslim edebilecek hizmet alt yapısına sahip lojistik firmalarını kullanacaktır.
Perakende noktasına mal tedarik eden firmaların ve Türkiye’deki lojistik firmalarının kendilerini, sokaktaki vatandaşın alışveriş temposuna cevap verebilecek lojistik süreçlerini yönetmesi ve bu tempoya ayak uydurması gerekmektir.
Oruç Kaya