Yazıya başlık olarak, sektörün “ekran yüzü” kamyonların arkasına yazılan sözlerden birini seçtim.Zira çoğu kişinin burun kıvırdığı, yarım ağız güldüğü bu yazılar bazen çok şey anlatır.
Bu, şimdilik kenarda bir dursun.
Türkiye’de bazı sektörlerin henüz kurumlaşmasını tamamlayamamış olduğu bir gerçek.Kastettiğim kuruluş ve derneklerinin olmaması veya yetersiz sayıda olması değil.Burada bir sıkıntı yok çok şükür.Sektörü parlatacak entellektüel sermaye ve birikimdeki eksiklikten bahsediyorum.
Ben bundan yaklaşık 10 sene önce bir lojistik eğitimine gitmiştim.6 Farklı hocadan dersler aldığımız 1 haftalık bir eğitimdi bu.
Geçenlerde bir genç tanıdığımın benzer bir lojistik eğitimine gittiğini öğrendim ve kendisine hocalarının kim olduğunu sordum.İnanır mısınız, bu eğitimde ders veren 4 kişi, 10 sene önce bana ders verenlerle aynı kişiler çıktı.
İstanbul Arel Üniversitesi Lojistik Kulübü tarafından, 03 Mart 2014 Pazartesi günü Sefaköy Yerleşkesinde düzenlenecek olan “Lojistik Platformu” seminerine sektörün önde gelen isimleri ve firmaları öğrenciler ile bir araya geliyor.
Program dahilinde katılımcıları taşıma sistemleri, depolama, dağıtım ve lojistik operasyon süreçleri konusunda bilgilendirmek, katılımcıları herhangi bir alanda uzmanlaşmayı teşvik etmek amaçlanmıştır.
Gerçekleşecek olan etkinliğe katılım ücretsiz olup tüm oturumlara katılanlara ücretsiz katılım belgesi verilecektir. Etkinlik herkesin katılımına açıktır.
İhracata yeni başlayan firma, pazarlama yapmak için çabalıyor. İhracat sorumlusu olarak atanan kişi de elinden gelenin azamisini yaparak müşteri buluyor. İhraç edilmek istenen ürün sayıda yüksek amma bedelde de küçük bir ürün. Yüksek sayılarla kullanıldığı ve otomasyonla kullanılma olasılığı olduğu için de müşteriler doğal olarak ürünün örneğini görmeden harekete geçmek istemiyorlar. Başlangıçta istenilen numune sayısı çok fazla olmadığı için de bedelsiz numune talep ediliyor. Bu numuneleri alıp test ettikten sonra küçük bir deneme siparişi veriliyor ve bu deneme siparişinin uygulama sonucuna göre de daha sonra gerçek boyutta sipariş veriliyor. Bu ilk numune gönderme aşamasında, firmada sorun çıkıyor. Patron feveran ediyor, “Zaten üç otuz paralık mal satacağız, bir de numuneye kargo parası mı vereceğiz?” diye ihracat sorumlusuna arkasını dönüp gidiyor.
(daha&helliip;)
2014’ün ilk köşe yazısını yazmak nedense bana ayrı bir heyecan verdi. 13 sayısıyla ilgili batıl inançtan mıdır bilinmez, 2013 senesinin uğursuz bir sene olduğuna inandırmışız kendimizi. Kimle konuşsam, çok şükür 2013 geride kaldı diyor. İnsanların kendilerini bir mucize ile yeni gelen yılda, her şeyin süper geçineceğine inandırmış olmaları, hem şaşırtıcı, hem de düşündürücü. Kötü bir sene miydi, üzerine tartışılabilir elbette; ama karmaşalarla dolu olduğu muhakkak. Son haftalardaki yazılarımda çokça değindim nasıl bir yılı geride bırakıp nasıl bir yıla başladığımıza, o yüzden tekrar etmek istemiyorum; ama özetle zor bir yıla başladığımızı düşündüğümü belirtmeden de geçmek istemiyorum. Haydi hayırlısı..
(daha&helliip;)
Geçtiğimiz haftaki sohbetimizi, ihracatçılarımızın taşıma maliyetlerini düşürmesinde epey faydası olacağını düşündüğümüz BALO, “Büyük Anadolu Lojistik Organizasyonlar AŞ” için ayırmıştık. Bazı ihracatçı dostlarımızla da bu konuyu tartışıp ne kadar yararlı veya ne kadar verimsiz olabilir ve daha da kötüsü, ne zaman kepenk kapatır diye bile konuştuk. Herkesin dileği ve beklentisi bu ve buna benzer girişimlerin başarılı olması ve bu tür hizmetlerin arttırılarak yurt geneline yayılması ve ihracatçılarımızın rekabet gücüne katkıda bulunabilecek seçeneklerin çoğaltılması.
BALO işinin özü, toplu taşımacılığın getireceği faydaları, ihracatçıların yararına olacak bir şekilde organize ederek hizmet sunmak. Böyle organizasyonlar güzel de bu hizmetlerden nasıl daha çok ve daha verimli faydalanabiliriz diye bir de ihracatçı penceresinden bakalım istedik. Zira hizmetin ana unsuru, taşımacılıkta ölçeği olabildiğince büyüterek maliyetleri en aşağıya çekebilmek ve ihracatçıya en uygun taşıma bedelini ve şartlarını teklif edebilmek.
(daha&helliip;)