Bu makalemizde başlığımızda da belirttiğimiz gibi Lojistik, Gümrükleme ve Dış Ticaret bölümü mezunlarının neden “İşsizlik” olgusu ile anıldığını anlatmaya çalışacağım. Ara ara kendimden örnekler vererek iş arama esnasında karşılaştığım problemlerden de konu içerisinde bahsedeceğim.
Liman şehri olan Mersin’de doğup büyüdüğümden dolayı her zaman gümrüğe, gümrüğe mal getiren ve götüren tırların sıra sıra dizilip dağlar arasından limana doğru süzülmesine, konteynırların gümrük sahasında yaratmış olduğu renk cümbüşüne, gemilerin usul usul limana yaklaşmasına hep gıpta ile bakardım. Ufaklığımdan gelen bu merakla 2008 yılında ön lisans dış ticaret bölümüne kayıt oldum ve hiç fire vermeden 2010 yılı eylül ayında mezun oldum. Büyük bir zevk ve merakla sınavlarına hazırlandığım derslerimi şuan itibari ile halen tekrarlıyorum ve hatırımda kalmasını sağlıyorum. Ama ne acı ki bu bilgilerin uygulama olmadan teoride ne denli kalıcı olacağını tahmin etmek bile istemiyorum.
(daha&helliip;)
Lojistik sektörü sadece taşımacılık ve depolama yapan bir sektör değildir. Taşınan ve depolanan ürünlerin tedarik zinciri içindeki hareketlerini, operasyonları yönetmek işin temelidir. Yönetim de ancak bilginin temin edilmesi, işlenmesi ve bir karar bağlanması ile mümkün olmaktadır. Bu nedenle lojistik süreç içinde bilginin, doğru zamanda, doğru bilgi, doğru kaynaktan, doğru şekilde, doğru maliyetle temin edilmesi gerekmektedir. Doğru bilgi değerli bir varlıktır kullanılması ve korunması gerekmektedir.
Türkiye’nin 2023 yılına ait büyüme projesi büyük bir hedeftir. Bu hedefin gerçekleşmesi ancak Türk halkının, sanayicisinin, tüccarının, resmi kurumlarının lojistiğe olan ilgisi ve farkındalığına bağlıdır. Ülkemizin lojistik potansiyeli, altyapısında ve lojistik fonksiyonlarında planlı artış, başlı başına yakın incelemeye değecek bir konudur. Bu hedefe ulaşmak için gereken şey, iletişim stratejilerinin belirlenmesi ve bilgi güvenliğidir.
(daha&helliip;)
Geçtiğimiz günlerde, milli katılımı İstanbul İhracatçılar Birliği (İİB) tarafından organize edilen Gıda Fuarına katılmak için Moskova’ya gittik. Daha önce Güney Rusya taraflarında dolaştığımız için, Moskova çok çekici ve ilginç geldi. Cumartesi günü vardığımızda, bizi karşılayan ve artık Moskova’nın yerlisi olan değerli arkadaşım Vahit Solak sayesinde, kalacağımız yeri bulup yerleşmekle vakit kaybetmedik.
Moskova’da eski araba görmek mümkün değil gibi. Maybach’tan başlayıp, Lexus’la devam edin Bentley’in yanına Porsche koyun, Mersedes ve BMW’nin sayısını sayamayın ve hepsi gıcır, gıcır arabalar olsun. Bu şehrin pırıltısı Rusya’nın artan gelirini ortaya çıkartıyor. Ancak metro istasyonlarında ve parklarda gördüğümüz, az sayıda da olsa dilenen perişan insanlar da sistemin bozulan yüzünü ortaya koyuyor.
Pazar günü, saat 12 sularında teslim edileceğini bildiğimiz fuar standına gittiğimizde, inşaatın hala devam ettiğini görmek, fuar telaşlarına alışkın olan bizleri şaşırtmadı. Ancak inşaat işinin zamanında bitmemesi ve ertesi gün fuarın açılış saatinden sonra bile devam etmesi gelen ziyaretçilerimizin bazılarının ciddi şikâyetlerine yol açtı. İşin ilginç yanı ise bu çalışmaların yalnız Türk pavyonunda devam ediyor olmasıydı. İİB yetkilisi arkadaşların durumu düzeltmek için iyi niyetle koşuşturmaları da onları biraz daha üzmekten başka bir şeye yaramadı ve fuar standı ancak açılıştan iki buçuk saat sonra saat 12.30 gibi son haline geldi.
(daha&helliip;)
Geçtiğimiz hafta Hatay’a uçarken, uçak içindeki ekranlarda bir reklam dikkatimi çekti. Gözlük reklamı değildi kesinlikle; “ancak vizyonunuz görebildiğiniz yer kadardır” diye bir mesaj vermekteydi. Seyahat boyunca bu sözün üzerinde düşünme şansı buldum ve kendimce şu söze karar verdim. “Vizyonunuz hayal edebileceğiniz yere kadardır”.
Yönetimsel olarak bir şirketin vizyonu, o şirket yöneticilerinin görebildiği kadar olmamalı diye düşündüm. Ancak daha da kötü olduğunu görüyorum. Özellikle bir hizmet sektörü olan lojistik sektörümüzde durum daha da içler acısı. Lojistik her şeyden önce emek yoğun bir hizmet sektörüdür. Her benzer sektörde olduğu gibi her an yapılması gereken bir iş vardır ve bu işi yaparken karşılaşacağımız engellerin aşılması gerekir. Taşıyorsanız zamanla, yol durumuyla, araç sorunlarıyla, trafikle, aracınızdaki malin korunmasıyla savaşırsınız. Depolama yapıyorsanız depodaki zamanla, işçilerle, teknik sorunlarla, barkodlarla, paketlerle, etiketlerle, ambalajlamakla uğraşırsınız. Dağıtım yapıyorsanız dağıtım planlama ile, trafikle, köprü ile ve yine zamanla savaşırsınız. Denizciler, limancılar hava koşulları ile dalgalarla, korsanlarla, kaçakçılarla, sığınmacılarla ilgilenmek zorundadır.
(daha&helliip;)
Bildiğiniz gibi B2B, İngilizce ” Business-to-Business ” yani ” İşletmeden İşletmeye ” diye çevirebileceğimiz ve müşterilerimizin de bizden aldıkları ürünleri kendi ihtiyaçları için kullandıkları bir iş yapma çeşidi. B2C ise işletmemizin müşterilerinin, perakende piyasaya hitap eden işletmeler olması hali.
Bu tanımdan hareketle sohbetimizin konusu, aynı işi yapan iki ayrı işletmeye bakalım.
Her ikisi de un fabrikası çalıştırıyor. Ancak her iki işletme de pazarlama ve teslimat çalışmalarında biraz sıkıntı yaşıyorlar. Müşterileri değişik sektörlerden ve müşterilerinin arasında, sadece ekmek imalatı yapan büyüklü küçüklü fırıncılar, fabrikalar var. Unlu mamullerin her çeşidine girmiş olanlar var. İrili ufaklı pastaneler ve benzeri işletmeler var.
(daha&helliip;)