ABD Federal Yangın bürosu; her yıl ortalama rapor edilen 1.350 depo yangını olduğunu, bu yangınların %17 kadarının soğuk hava depolarında meydana geldiğini açıklıyor. Yangın sebeplerinin %80 kadarının elektrik arızası kaynaklı olduğu, elektrik arızalarının da genellikle soğutma sisteminde olduğu ifade edilmektedir.
Dünya genelinde soğuk hava depo yangınlarına bakışı değiştiren, bu alanın dokuz Eylül’ü olarak anılan 12/8 tarihinde Worcester yangınıdır. Bu olayda 8.500 m2’lik soğuk-donuk depo yanmış, 6 itfaiye görevlisi hayatını kaybetmiş ve 85 milyon dolar zarar oluşmuştur.Yangın sebebi depo dışında tutulan kullanılmış paletlerin yanması, bu palet yangının depo panellerine sıçramasıyla depo bir kaç saat gibi kısa bir sürede tamamen yanmıştır. Soğuk hava depo panellerinin yanabileceği göz ardı edilmişti.
(daha&helliip;)
80’lerde “Orta Direk”, kavramı çok konuşulurdu.
Başrolünü rahmetli Kemal Sunal’ın oynadığı “Orta Direk Şaban” filmini izlediğimi, “Orta Direk” ile alakalı makalelerin yazıldığını ve hatta karikatürlerin çizildiğini hatırlıyorum.
Ne çok fakir ne de çok zengin olanların arasında kalan kişiler için kullanılan “Orta Gelir” kavramı, “Orta Direk” ile daha güncel hale gelmişti.
Teknik tanımla; Orta direk, ekonominin en üst ve en alt dilimlerinin dışında kalan ortadaki üç adet yüzde 20’lik, yani yüzde % 60’lık dilimdir (Alt-orta, orta-orta ve üst-orta).
OECD’nin 2010 yılında yayınlandığı “The Emerging Middle Class in Developing Countries” çalışmasına göre 2020 ve 2030 yılında Asya Pasifik ülkeleri dışında diğer ülkelerde, Orta Sınıfa dahil nüfusun ve bunların yaptığı harcamaların azalması bekleniyor. (daha&helliip;)
Türkiye İhracatçılar Meclisi TİM tarafından yapılan açıklamayla, 2011 yılının ihracatçıları arasında, ilk 1000 sırayı alanlar açıklanmıştı. Her zaman yaptığımız gibi bu listeyi merakla ve dikkatle incelediğimizde gördüklerimizi sizlerle biraz sohbete katalım isteriz. 2011 yılının toplam ihracat rakamının 134.571.378.000 (yüzotuzdört milyar…) olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz. İlk 1000 ihracatçıya ait rakamların yayınlandığı TİM internet sayfasından indirdiğimiz tabloya göre manzara şöyle görünüyor;
(daha&helliip;)
1996 yılında Gümrük Birliği’ni henüz yeni yeni içimize sindirmeye çalıştığımız günlerde, o dönemde bir sektörel dergi için kaleme aldığım yazımda; Türkiye’de antrepoların yetersiz olduğu, hem nitelik, hem de nicelik olarak antrepoların iyileştirilmesi gerekliliğinden söz etmiştim. Yıl 2012, ve Türkiye Dış Ticaret rakamları açısından bakıldığında o günlerin çok çok üzerinde ithalat ve ihracat değerlerine ulaşmış durumda. Ve paralel olarak antrepoların sayısında da önemli bir artış olduğunu, ancak hala yeterli düzeyde standartın sağlanamadığını ve çağdaş düzeyde kalite seviyesine erişilemediğini söyleyebiliriz. Elbette yukarıdaki cümlemden rahatsız olacak ve alınacak olan antrepo işleticileri olacaktır, fakat benim sözüm tüm antrepolar için değil elbette, bugün ülkemizde son derece modern, güvenilir ve kullandıkları teknoloji ve yazılımlar sayesinde, yeterli profesyonelliğe sahip çok sayıda antrepo bulunmaktadır. Lojistiğin gelişimine paralel olarak, antrepodaki stokların ürün sahipleri tarafından takip edilebildiği çok sayıda antreponun var olduğunu elbette göz ardı etmemek gerekiyor. Ama bir yandan da, teknolojiden uzak, kısaca güven vermeyen antrepoların da sayısı az değil. Daha ziyade söylemek istediğim, bu konuda tam bir standartın sağlanamamış olduğudur.
(daha&helliip;)
İşletmeler üretmiş oldukları ürünlerin satışı ve depolanması gibi süreçlerde ya kendi imkanlarını kullanırlar ya da lojistik firmalarından, ihtiyaç duydukları bu hizmetlerden bir ya da bir kaçını satın alarak işlerini yürütürler. Eski yönetim anlayışında şirketler ürettikleri ürünlerin dağıtımını, depolanmasını, stok kontrolünü ve diğer benzeri süreçleri kendileri yönetirken, günümüzde bu durum değişerek; firmalar lojistik süreçlerin bir ya da birden fazla aşamasında dış kaynak kullanımı yoluna giderek bu hizmetleri farklı firmalardan satın almaktalar.
Firmaların dış kaynak kullanımına gitmeden; dağıtım, depolama, elleçleme, gümrükleme, stok kontrol gibi faaliyetleri şirket içerisinde oluşturdukları birimler tarafından karşıladığı durumlarda saymış olduğum her faaliyet firmalara ek bir maliyet yüklemektedir. Ayrıca lojistiğin günümüzde rekabet edilebilirliği büyük ölçüde etkilediği gerçeğini de göz önünde bulundurduğumuz da asıl üretilmek istenen ürünün kalitesinin düşmesi de karşılaşılan en kötü durumlardan biridir. Asıl işi üretim olan bir işletme her bir lojistik faaliyette uzmanlaşmaya kalkıştığında gitgide kendi işine olan konsantrasyonu bozulacak ve lojistik maliyetlerin artması da karlılığı azaltacaktır.
(daha&helliip;)