Perşembe Rotası’nda yer alan son yazımda vermiş olduğum bazı rakamsal verileri bir kez daha hatırlatarak söze girmek isterim. Türkiye’nin ihracatında taşımacılık türlerinin dağılımında;
· Denizyolu taşıması 58,7 milyar USD (%51)
· Karayolu taşıması 46 milyar USD (%40)
· Havayolu taşıması 7,7 milyar USD (%0,6)
· Demiryolu taşıması 0,9 milyar USD (%0,07)
şeklinde bir dağılım olduğundan ve Türkiye’nin ihracatında kara ve denizyolunun hakimiyetinden söz etmiştim. Demiryolundaki durumun ise iç açıcı olmadığından ve değişen siyasi rejimlerle de bunun değişmediğinden bahsetmiştim yine aynı yazımda. Aynı gün beni TCDD’nin saygı değer Genel Müdür Yardımcısı Sayın Veysi Kurt arayarak, biraz sitem etti, ve biz kısa sürede çok şey yaptık, onları yok saymamanızı beklerdim dedi. Öncelikle kendisine hassasiyetinden ötürü teşekkür ederken, bir bürokratın, görevini böylesine önemseyişinden ve bunu kelimeleri peş peşe döktürürken, işine ve kurumuna adeta duyduğu aşk ve hayranlıktan ne denli etkilendiğimi de belirtmek isterim.
Gelelim demiryollarımızın durumundaki bu gelişimlere ve lojistiğimizin gelişimi içerisindeki oynadığı role. Lojistik kavramını hep bir bütün olarak gören ve ele alan, Türkiye’nin lojistik master planının her girdiğim platformda gecikmiş bir adım olduğunu belirten, yakın zamanda yapmaya başladığım Mobility Chanel’daki TV programımda da benzer söylemleri dile getiren birisi olarak, olaylara hep genel anlamda ve bütünsel yaklaşım ile bakmanın doğru olduğu inancındayım. Ve bilmemiz gereken bir şeyi de bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyorum, gerçekte gücümüz, en zayıf halkamızın gücüne eşdeğerdir; işte biz bu yüzden en zayıf halkamızı kuvvetlendirmek ve geliştirmek durumundayız. Demiryollarımız tüm taşımacılık türlerimiz içerisinde en zayıf halkayı teşkil etti yıllarca. Ancak, Sn.Kurt’un da bana anlattığı gibi, 1950 ila 2002 yılları arasında yapılan demiryolundan daha fazlasının, 2002’den bu güne dek yapılmış olmasının önemli bir gelişme olduğunun altını çizmek gerekiyor. Geçmişte yapılan km. 945 iken, bu dönemde tam 1.045 km. demiryolu inşa edilmiş ve bunun 888 km.lik kısmı ise yüksek hızlı demiryolu hattı olarak inşa edilmiş. Ankara – Sivas arasında gerçekleştirilen demiryolu hattı tamamlanırken, toplamda 2.300 km.lik hızlı demiryolu hattının inşasının devam ettiği bilgisini de paylaşmakta yarar görüyorum.
Tüm bu gelişmeler olurken, TCDD ye bağlı pek çok lokasyonun özelleştirme kapsamına alınmış olmasını da olumlu bir gelişme olarak değerlendirmek gerekiyor. Tam 16 lojistik merkeze yönelik olarak da demiryolu inşa yatırımının yapılmış olması da son derece sevindirici bir gelişmedir. TCDD bu dönemde yeni demiryolları inşası ile uğraşırken, bir yandan da mevcut demiryollarında da kuvvetlendirme ve bakım çalışmalarını sürdürmektedir.
Bir taraftan eleştirirken, bir taraftan nasıl oluyor da demiryolları ile ilgili övgü dolu sözler sarf ettiğimi merak edenler var ise eğer, onlara şu kadarını söylemek ile yetinirim ancak : Yiğidi öldür, hakkını yeme. Hala eleştirimi de sürdürmeden edemeyeceğim, ihracatımızın toplam payı içerisinde, demiryolunun hacmi çok düşük ve bunu elbirliği ile arttırmak hepimizin birinci vazifesi. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkeyiz ve denizlerimizi de iyi kullanamadığımızdan hep söz etmemize rağmen, %51’lik bir orana sahip iken, %1 bile orana sahip olamadığımız demiryollarımızı, çok iyi kullandığımızı söyleyemeyiz. Zaten Sayın Veysi Kurt’ta, bu konuda hakkımızı teslim ediyor, ancak güzel ve sevindirici olan, mevcut durumu ve yılların hatasını değiştirmek üzere, son 10 yılda büyük bir mücadele ve çaba başlamış durumda. Umarım verilen çabalar, harcanan paralar karşılığını bulur ve ekilen fidanlar, meyvelerini verir.
Saygılarımla,
Dr.Hakan Çınar