Yazıya başlık olarak, sektörün “ekran yüzü” kamyonların arkasına yazılan sözlerden birini seçtim.Zira çoğu kişinin burun kıvırdığı, yarım ağız güldüğü bu yazılar bazen çok şey anlatır.
Bu, şimdilik kenarda bir dursun.
Türkiye’de bazı sektörlerin henüz kurumlaşmasını tamamlayamamış olduğu bir gerçek.Kastettiğim kuruluş ve derneklerinin olmaması veya yetersiz sayıda olması değil.Burada bir sıkıntı yok çok şükür.Sektörü parlatacak entellektüel sermaye ve birikimdeki eksiklikten bahsediyorum.
Ben bundan yaklaşık 10 sene önce bir lojistik eğitimine gitmiştim.6 Farklı hocadan dersler aldığımız 1 haftalık bir eğitimdi bu.
Geçenlerde bir genç tanıdığımın benzer bir lojistik eğitimine gittiğini öğrendim ve kendisine hocalarının kim olduğunu sordum.İnanır mısınız, bu eğitimde ders veren 4 kişi, 10 sene önce bana ders verenlerle aynı kişiler çıktı.
Zaten dergilere, gazetelere vs. lojistik konusunda konuşan, görüş bildirenlerin de hep aynı kişiler olduğunu gözlemliyordum.
Sizin anlayacağınız bir avuç özverili insan, bu sektörü ayakta tutmaya geliştirmeye kurumlaştırmaya çalışıyor.
Peki neden böyle ?
Sektör, bu yollarda neden hep çilekeş?
Sebep şu sanırım; müşteri sayısının çok üzerinde lojistik firması var.Yani arz, talebe göre çok fazla ve bu durum, lojistik firmaları arasında çok sert bir rekabete yol açıyor.
İnsanlar birbirleri ile konuşurken bile ağızlarından bilgi kaçırmamaya dikkat ediyor.
İki farklı lojistik firmasında çalışan iki kişi sohbet ederken müşteri mi elimden alır mı diye tedirgin oluyor.
Kurumlaşma ile ne demek istediğime örnek teşkill etmesi için, bizzat yaşadığım 2 anımı paylaşmak isterim;
Yıllar önce satış departmanı için Türkiye’nin en büyük nakliye firmalarından biri ile iş görüşmesi yapmıştım.Görüştüğüm kişi, bana ilk şu soruyu sormuştu; “İşe başlarsan bize hangi müşterileri getirebilirsin? “ Yani karşımdaki, “yeni müşteri” beklentisi ve hevesi için aradaki asgari nezaket perdesini bile yırtıp atmıştı.
Aynı dönemde başka bir “marka” lojistik firması ile daha görüşmem olmuştu.Görüşme için telefonda bana saat 13:00 için randevu vermişlerdi.Ben tam saatinde orada oldum.Vardığımda görüşmenin yapılacağı odanın kapısında en az 7 kişinin beklediğini ve içeride de bir görüşmenin devam ettiğini gördüm.Sekretere “Benim 13:00’de randevum vardı” dediğimde, bana ” Efendim görüşmeler uzadığı için herkesin saatler şaştı.Bekleyeceksiniz” şeklinde verdiği cevabı unutamıyorum.Yani kendi zaman lojistiğini ayarlayamayan bir lojistik firması…
Bunlar sektör adına güzel anılar değil, kuşkusuz..Ama bunları okuduktan sonra bile “Ee, ne var bunda?” diye soracak olanlar çıkacaktır.Bu da çok şeyi özetler zaten.
Bir diğer konu da; yeni mezun olarak işe başlanıp,kademe kademe “müdür” konumuna yükselebileceğiniz, “akademi” gibi işleyen lojistik firması sayısı ülkemizde oldukça az.Bunu başaran sektörler yok değil (Bankacılık, hazır giyim, akaryakıt, dayanıklı tüketim vs.)
Kurumlaşma derken kastettiğim biraz da bu.
Ama bunların hiçbiri aşılmayacak sorunlar değil.Zira müşterilere sunulan hizmetin kalitesinde bir sorun olduğunu düşünmüyorum.Sadece sektörün kendi içinde yaşanabilen bazı sıkıntılar söz konusu.
Bir de, sektöre artık üniversitelerin lojistik bölümlerinden mezun gençlerin girmeye başlamasıyla, yakın gelecekte gıpta edilen, çalışılmak istenen bir yapı ortaya çıkabilir.
Bu yazının başlığı “Yolların Kralı” da olabilirdi.
Ama olmadı…
Ahmet CORA