Her sektörün kendine göre bir büyüklüğü ve bu büyüklük içerisinde yarattığı istihdam gibi farklı faktörler vardır. Türkiye’ de en çok gelişmenin yaşandığı ve büyüme hızının en çok olduğu sektörler; İnşaat, sanayi,sağlık, gıda, tekstil şeklinde sıralanabilir. Peki sayabilecek olduğumuz bu sektörlerin hepsiyle iç içe olan ve olmazsa olmaz Lojistik sektörünün büyüklüğü ne kadar?
502 şirketin katılımıyla gerçekleşen ve bunlardan 101′inin lojistik firması olduğu ’2011 Türkiye Lojistik Sektör Araştırması’ bize bu ve daha bir çok sorunun cevabını sunuyor.
Araştırmada görüşülen şirketlerin çoğunluğu sektörün 80-90 milyarlık büyüklüğüne sahip olduğunu söylemekteler. Peki gerçekte durum nasıl? Sektörün ileri gelenlerinin yapmış olduğu bu tahminler ne kadar doğru?
Gerçeğin Farkında mıyız?
Genel anlamda lojistik hizmetinin içerine; taşıma, depolama, gümrükleme, sigorta, depo, antrepo hizmetleri gibi farklı alanları sıralayarak kollarını sayabiliriz. Bazı lojistik firmaları bu hizmetlerin tümünü bir bütün olarak müşterilerine sunarken, bazıları da tek tek ya da bir kaçıyla faaliyet gösteriyorlar. Müşteri potansiyeli olan diğer sektörlerdeki firmalar ise bu hizmetlerin ya tamamını, ya bazı kısımlarını lojistik firmaları vasıtasıyla gerçekleştirirken bazı firmalar ise dış kaynak kullanımına gitmeden kendi imkanlarıyla bu süreçleri yönetmeye çalışıyorlar. İşte tam da bu nokta da farkında olamadığımız bir büyüklük söz konusu.Bir yanda sektörün kendi büyüklüğü ve verdiği hizmetin değeri, bir yanda lojistik sağlayıcılarla çalışmayan şirketler.
Ülkemizde ki lojistik hizmet veren firmaların oluşturduğu pazarın büyüklüğü 20 milyar TL civarında. Buna karşılık; lojistik hizmet müşterilerinin kendi imkanlarıyla yürüttüğü bütün lojistik faaliyetlerinin pazarı ise tam 238 milyar TL. Aradaki 258 milyarlık fark ise gerekli şartlar oluştuğunda Lojistik hizmet sağlayan şirketlere kayabilecek büyük bir pazar konumunda. Ayrıca bu farkın, lojistik hizmet sağlayan şirketlere kaydığında hizmetlerin daha profesyonel ve daha çabuk gerçekleşebileceğini göz önünde bulundurduğumuz da ülkemiz açısından hem maddi kazanç oluşacak hemde atıl kapasitenin de önüne geçmiş bulunacağız. Nitekim Dünya Bankasının 2010 yılı Lojistik Performans endeksinde 150 ülke arasında 39. sırada bulunan Türkiye’nin Gayrı Safi Milli Hasıla içerisindeki payı %22 iken, sıralamamıza yakın; Arjantin, Brezilya gibi üst-orta sınıftaki ülkelerde bu oranın ortalama %13 olduğu görülüyor. Aradaki %9 luk bu verimsiz büyüklüğün şüphesiz ülke ekonomisine ne gibi bir zararı olduğunu tahmin etmek çok da güç değil.
Fırsatları Değerlendirmeli
Bu rakamları görüp de tepkisiz kalmak, bir şey yapmamak pek de akıl karı değil. Dile kolay tam 238 milyar TL’lik tabiri caizse bir aslan payı kenarda şirketleri bekliyor. Mevsimsel ve dönemsel değişimler, durmadan artan petrol fiyatları, navlun piyasasındaki bitmeyen hareketlilik ve yaşanan bütün bu hengame de yeni müşteri bulmak için çabalayıp duran firmalar. Eminim ki şirketler yeni müşteri bulmak için sarfettikleri bu eforu pazarda ki bu firmalara yönlendirirlerse hem müşteri porföyü genişleyecek hem de kısa zamanda karlılıkları artacaktır.
Perakende sektörünü ele alalım. Firmaların %58′i dışarıdan hizmet alıyor, yani sırf bu alanda ki şirketlerin neredeyse yarısının kapısını çalıp onlara bu hizmetleri lojisitik firmalarının ulaştırmaması için hiçbir neden yok.
Tabi ki bahsetmiş olduğum bu durumun birden gerçekleşmesi elbette kolay değil, ama bu işe başlamak için hiç de geç sayılmaz. Öncelikle yapılması gereken lojistik hizmet almayan şirketlerin ya sektörümüz tarafından ya da başka şekillerde bilinçlendirilmesi. Araştırmada ki şirketlerin kendi lojistik maliyetlerinin %10 olduğunu belirtmeleri aslında onlarında hesaplama konusunda yanıldıklarını gösteriyor. Eğer ilgili süreçleri bir lojistik firmasının yürüttüğünde oluşacak maddi farkı ve performans artışını bu firmalara gösterip onlarında gerçeği farketmesini sağlayabilirsek bizim tarafımıza doğru büyük bir kaymanın yaşanmaması için hiçbir sebep kalmaz.
Türkiye’de ki tüm sektörler de lojistik hizmetini dışarıdan almayıp kendileri yürüten firmaların oranı %22 civarında, Bu saatten sonra yapılması gerekenler de az çok belli. Umarım yapılan bu araştırmalar ilgililer tarafından dikkate alınır ve değişim süreci erkenden başlar.
Ne diyeyim artık; Herkese bol kazançlar…
Emre İPEKÇİ – www.emreipekci.com