Dünya Gazetemizde “İhracatta takas dönemi” başlığı ile yayınlanan arkadaşımız Serkan Akıncı’nın haberi, bana eski bir fıkrayı hatırlattı. Üç yıl kadar önce, başka güzel bir olay nedeniyle sizlere aktardığım fıkrayı, daha önce okuyan dostlarımızın affına sığınarak yeniden yazıyorum.
Ülkenin birisinde bir ayakkabı üreticisi ihracata başlamak istemiş. Yapılan çalışmalar sonucunda hedeflenen pazarlardan birisine bir pazarlamacı göndermişler. Giden pazarlamacı birkaç gün sonra merkeze bir ileti göndererek umutsuzlukla “Burada hiç ayakkabı pazarı yok, zira herkes yalınayak dolaşıyor. Ayakkabı giymek gibi bir adetleri yok“ demiş. Şirketin sahibi olan kişi biraz da şaşkınlıkla okuduğu mesajı tartışmak için, giden pazarlamacının amirini çağırmış ve “Neler oluyor” diye sormuş. Giden pazarlamacı geri döndükten sonra, amiri olan kişiyi bu pazara göndermişler. O da birkaç gün araştırma yaptıktan sonra patronu aramış. “Efendim iyi haber, burada hiç kimse ayakkabı giymiyor, bu pazara girebilirsek herkese ayakkabı satarız. Kötü haber ise ülkenin ayakkabılara ayıracak dövizi yok” demiş. (daha&helliip;)