İhracat yapsın yapmasın birçok KOBİ sahibi ve yöneticisi dostumuz yeni pazarlar bulmak için ayağa kalktıklarında akıllarına ilk takılan soru “Nasıl yapsak da hata yapmasak” oluyor.Sohbetlerimizin ana konusu, bu işin inceliklerini nasıl kavrarız oluyor. Burada vereceğim cevaba, yıllar önce çocuklarımın seyrettiği bir programdan alıntı yaparak sözlerime “Bilginin Gücü Adına” diye başlamak istiyorum.
“Bilgi” diye başlıyorum çünkü bilginin gücünün insanlara birçok şeyi yapma yeterliliğini verebileceğini düşünüyorum. Uluslararası ticaret konusu da o kadar geniş ve o kadar detaylı ki bilgi sahibi olduğunuzu düşündüğünüz konularda bile her an yeni bir şeyler ile karşılaşmak mümkün olabiliyor. Uluslararası ticarette,üretim noktasından başlayarak, malların alıcının deposuna inmesine geçene kadarki süre içerisinde yapılan uygulamaların ve bu uygulamalara katılan tarafların çeşitliliğini derinlemesine düşündüğümüzde “Vay be…” dememek mümkün değil. Bu nedenledir ki ihracata başlıyor da olsanız, yapıyor da olsanız bilginizi sürekli güncellemenizi salık veririm.
(daha&helliip;)
Bu hafta da yine 2023 stratejisi ile devam edeceğiz. Sohbetimize başlamadan önce tekrar ve yine vurgulamak istediğim önemli bir nokta, yapılmak istenenlerin bize nasıl daha yararlı olabileceğini burada tartışmak istediğimizdir. İhracatçılarımızın birçoğunun, bizimle aynı veya benzer düşünceleri taşıdıklarını biliyoruz.
9 numaralı Stratejik Hedef bölümünde irdelenen 36 numaralı eyleme bakalım. “Doğru Bilgi ve Pazar İstihbaratına Hızlı Erişimin Temin Edilmesi” başlığı altında, Ekonomi Bakanlığı’na verilen bir görev bu. Deniliyor ki “İhracat Bilgi Platformu (İBP) web sitesi, müşteri odaklı bir anlayışla yeniden ele alınacaktır. Bu kapsamda, ihracatın artırılmasına yönelik olarak yürütülen temel çalışmalara firmalarımız tarafından doğrudan ulaşılabilmesi hedeflenmektedir.” Buna, birçok seminer veya panelde ihracatçılarımıza özellikle devlet yardımlarını anlattığımız sırada bize yöneltilen bir ifadeyi aktararak soru yöneltmek istiyorum. Aktardığımız bilgilerin o zamanki İGEME’nin internet sayfasında yer aldığını her söylediğimizde, “beyefendi internet konuşmuyor amma sizinle tartışıp konuları açıklığa kavuşturabiliyoruz” deniliyordu.
(daha&helliip;)
Geçtiğimiz hafta Dünya Gazetesinde geniş çapta incelenen bir haber vardı, ” Rusya Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) Katıldı ” diye. 2012 yılının Temmuz ayında yürürlüğe girecek olan anlaşmayla Rusya, Çin’in arkasından DTÖ’ye katılan ikinci büyük ekonomi olarak dikkati çekiyor. Gayrisafi Milli Hâsıla tutarı 1,9 trilyon olarak belirtilen Rusya’nın 2002 sayımına göre nüfusu da 145 milyondur. Bu kadarı bile Rusya pazarının çekici olması için yeterlidir. Zaten Türk firmaları, bu cazibenin farkına erkenden varıp oralarda yerlerini almışlar ve yenileri de almaya devam ediyor. İşin güzel yanı, bir zamanlar Moskova vitrinlerinde, geçici bir süre de olsa görülen, ” burada Türk malı satılmaz ” ifadesinin yerini, sattığı ürünün Türk malı olduğunu söyleyenler almaktadır.
(daha&helliip;)