Resmi Gazete ara sıra heyecan verici haberlere vesile oluyor. Bu kez de ihracatın 2023 yılı hedefi ile ilgili olarak, ihracatçıların önerilerinin dikkate alınmasıyla bir “Strateji ” yayınlanması dikkatimizi o yöne çekti.
Bu stratejinin makro ölçekli olması, kuşkusuz bir biçimde kaçınılmaz bir olgu. Ancak yine kaçınılmaz olarak içerisinde mikro ( ihracatçı firmalarımıza) atıfların bulunduğu da bir gerçek. Biz de yayınlanan stratejiye bu pencereden bakmaya çalışacağız.
Savaşı stratejistler yönetir amma sahada askerler savaşır. Her iki tarafın da güçlü olması gerekir ki cepheden iyi haberler alabilelim. Az sayıda askeri olup, akıllı stratejilerle hareket ettirilen orduların başarıları, tarih sayfalarındaki övgü dolu yerlerini hep almışlardır. Benzetmemizden hareketle, küresel ekonomi tarihine bakacak olursak kaynakları kıt olan bazı ülkelerin, akıllıca tasarlanmış makro ve mikro stratejilerle hareket ederek bugün çok ileri seviyede refah düzeyine eriştiklerini görebiliriz. İsviçre gibi dağlık ve denize erişimi olmayan bir ülkenin yaptıkları ortada, keza Japonya gibi doğal kaynakları kıt olan bir ülkenin vardığı nokta çok açık. Örneklerimizi çoğaltabiliriz amma gerek yok malumun ilanı ile yer harcamayalım.
Önce 2023 İhracat Stratejisi Koordinasyon Kurulu yapısı hakkında söz söylemek gerekir diye düşünüyorum. Bu kurulda TOBB ve TİM kullanıcıyı yani bu yayınlanan stratejiyi gerçekleştirmek için alınacak tedbirlerden fayda sağlayacak ve hedefi gerçekleştirecek kesimi temsil ediyor. Bu nedenle kurulda bürokrasi etkisinin ağırlıkta olmamasında fayda olduğunu ve anılan kuruluşların ağırlıklarının daha az olmaması veya en azından bürokrasi kadar olması gerektiğini düşünüyoruz.
Stratejide yüksek verimli ve nitelikli insan sermayesinin artırılacağı belirtiliyor da nasıl yapılacak merak etmemek mümkün değil. Şu anda mevcut olan ve Dış Ticaret eğitimi veren okullarımızdan mezun olanların, bu konuda piyasanın işine ne kadar yaradığını hem kendi mezunları ve hem de bu mezunları işe alanlar biliyor. Bu iş okul açmakla ve sadece eğitim programı desteklemekle olmuyor. Olmadığını da hepimiz biliyoruz ve görüyoruz. Burada en büyük görev biz ihracatçılara düşüyor. İhracat yapabilen her işletme, karınca kararınca bu gençlerimizi, başka bir deyişle ihtiyacımızı karşılayacak olan insan kaynağımızı yetiştirmek için onları okulda bulundukları sürelerde işe alıp sahada, gerçek iş ortamında yetişmelerine katkıda bulunmalıdırlar. TOBB olsun ve özellikle TİM devlete bakmadan kendi üyelerinin neler yapması gerektiğini incelemelidir. Kendi içlerinde organizasyonlar kurarak insan kaynağının gerçek iş hayatında yetiştirilmesi konusunda,( yine vurguluyorum ” devlete bakmadan ” ) neler yapılmalı karar verip uygulanması yönünde çalışmalıdır.
İhracatçıların Kamu-Özel Sektör-STK’lar-Üniversite ile ilişkilerinin geliştirilmesi iyi niyetli bir yaklaşım. Bu yaklaşımı sergilemeyen bir hükümet hatırlamıyorum, yanılıyorsam birileri beni uyarsın. Niyet iyi de eylem olmayınca konuşmak, yazmak, strateji oluşturmak ne kadar fayda sağlar bilemiyoruz. Bu güzel ve gerçekten sonuca götürecek düşüncenin fikrine birilerinin sahip çıkması ve nasıl uygulamaya dönüştürüleceğinin eylem planını yapması şarttır.
Öte yandan verilen eğitim ve danışmanlık desteklerinin sayısının arttırılması vurgulanıyor ki buda olumlu bir bakış ve yaklaşım. Ancak gözlemleyip endişe duyduğumuz bir konu da eğitim ve danışmanlık verenlerin niteliklerinin nasıl belirleneceği ve kontrol edilebileceği konusudur. Bu konu maalesef ucu çok fazla açık olan bir konu ve piyasadaki ihtiyaçtan dolayı çok yüksek niteliklere sahip kişiler ve kuruluşların yanı sıra, kerameti kendinden menkul olanların da ortalıkta dolaşıp iş yapması bu işi düzgün yapanları rahatsız ediyor. Ayrıca bu niteliksiz kişilerden hizmet alanları da manen ve maddeten zarara uğratıyor. Akreditasyon veya benzeri uygulamalarla bunlara da çözüm getirmek, stratejinin bizi hedefe götürmesinde katkı sağlayacaktır.
Stratejideki diğer başlıkların bazılarına da başka sohbetlerimizde değinelim.
Şefik ERGÖNÜL