Malum, taşımaların çok daha kolay ve yüklemelerin daha verimli yapılabilmesi için denizyolu’nda 1920’lerden itibaren konteynır yüklemelerine geçilmiştir. Denizyolu taşımacılığının çoğu bu standart 20’DC, 40’DC, 40’HC, open top, flat rack vs. konteynırlar ile gerçekleşir.
Konteynır taşıyan gemiler, seferlerini genelde haftalık veya iki haftada bir yaparlar ve hazırlık süreci de bu doğrultuda olur.
Havayolu taşımacılığının genelinde yolcu uçakları kullanılır.Bunlar genelde 10 tona kadar yük alır ve kargolar havalimanında palet denilen tekerlekli açık metal dorse ve özel uçak konteynırlarına konulup uçağa yüklenir.Uçakların sefer sayıları ve zamanları rutindir ve olağan dışı bir gelişme olmadığı takdirde burada bir değişiklikle karşılaşılmaz. (daha&helliip;)
İhracatçılarımızın birçoğu tarafından, maalesef, yanlış bilinen bir konu var. Teslim şekillerini FOB ve CIF ile kısıtlayan dar mantıkların ürünü olan bazı düşüncelere göre taşıma bedelinin ihracatçı tarafından ödenmesi halinde, taşıma süresinde oluşabilecek risklerin de her halükarda ihracatçıya aittir. Olaya kullanılan teslim şekli açısından yaklaşmadığımız takdirde, ihracatçımızı boşuna uğraştırabilecek ve hatta zarara uğratabilecek olaylar ortaya çıkacaktır.
INCOTERMS diye adlandırılan teslim şekillerinin doğru kullanılmasının taşınacak risk, yapılacak masraf ve üstlenilecek sorumluluk açısından belirleyici olacağını, kayıp ve hasar halinde de uyuşmazlığın giderilmesinde önemli bir rol oynayacağını hep belirtiyoruz. (daha&helliip;)